24 Nisan 2012 Salı

evde ekmek yapımı deneme no:3

evet bugün üçüncü kez ekmek yapmayı denedim, yine biraz başarılı biraz başarısız bir ekmek yaptım. bu sefer kepekli un aldım ve onu kullandım. ekmeğin rengi değişik, tadı güzel oldu.

maya için 1 su bardağı unla bir çay kaşığı hazır mayayı karıştırdım ve bir bardak su ile bulamaç yaptım. bu mayayı 12 saat beklettikten sonra üzerine 2 su bardağı kepekli un, 1 bardak süt ve 2 çay kaşığına yakın hazır mayayı ve 1 çay kaşığı tuzu koydum ve güzelce karıştırdım. kekten kıvamlı ancak yine de yumuşak bir hamur elde ettim. hamurumu akşam 12 de yaptım ve sabah 7 de kalkıp bir avuç kadar unla tepside şekillendirdim. sonra saat 8 'e kadar bu şekilde tekrar mayalandırdım ve yaklaşık 35 dakika pişirdim (önce 10 dakika 200 derecede, sonra 25 dakika 180 derecede). fırından çıkarınca üstüne temiz bir bez örtüp 5 dakika dinlendirdim. ancak bu dinlenme süresi yetmedi çünkü içi yine hamursu gibiydi, ancak soğuduğunda kesinlikle öyle olmuyor.

bir de şöyle bir problem var ki uzun bir ekmek yapınca çok kabuklu oluyor, yuvarlak ekmeğin de içi iyi pişmiyor. bu dengeyi tam olarak kuramadım henüz. gerçi yaptığım ekmeğin yarıdan fazlası sabah kahvaltıda yendi.


ekmek macerası devam edecek.
sevgiyle:)


23 Nisan 2012 Pazartesi

23 Nisan'a özel ıspanaklı çakma kol böreği

bugün sabah erkenden kalktım ve büyük böcük için çok sevdiği ıspanaklı börekten ve gözlemeler yaptım. aslına bakarsanız ne kadar anlatırsam anlatayım kızım bugünün neden bu kadar önemli olduğunu anlayamıyor henüz, çünkü kafasında bu kavramlar yerleşmedi. ama ben yine de ısrarla anlatmaya devam edeceğim, 23 Nisan çocuk bayramının çocuklara armağan edilişinin ülkemizin özgür, bağımsız bir ülke olduğunun ilan edilmesi ve bunun her yıl daha da büyük bir çoşkuyla kutlanması gerektiğini. evet hepimizin 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramımız kutlu olsun, egemenliğimizin 92, yılı kutlu olsun.

ben küçükken babam beni her sene muhakkak bayram kutlamalarını izlemeye götürürdü ve orada bana uçan balon alırdı. hatta çocukluğumun en güzel resmidir, bileğimde bağlı uçan balon, babam ve ben. bu sene bizim böcüğü götürdü, sabah erkenden kalktılar, hazırlandılar ve kutlamaları izlemeye gittiler. heyecanla bekliyorum bakalım neler anlatacak benim tatlı kızım.


Babam ve ben, uçan balonum babamın arkasına saklanmış, elimde simit. biz çocukken daha mı çoşkulu olurdu kutlamalar yoksa biz mi yitirdik heyecanımızı bilmiyorum. bugün kızım gelince onun fotoğrafını da çekeceğim.

bende kızım heyecan duysun diye erkenden kalktım ve onun için ıspanaklı kol böreği ve gözlemeler yaptım tabi ki yufkadan.

benim kullandığım tepsi için 4 yufka yetti. yufkaları yarım ay şeklinde ikiye kestim ve içlerine yağ- süt- yumurta karışımını az az sürdüm. yarım ayın alt ucuna şerit şeklinde hazır ıspanaklı içi koydum ve sardım. tepsim dikdörtgen olduğu için yuvarlak dizemedim böreklerimi. kalan yağ-yumurta-süt karışımından üzerine sürdüm. 180 derecede pişirdim. bu şekilde dört yufkadan 8 kol sardım. tepsiye kolları çok sık dizmedim ki araları hamur gibi olmasın diye. 

eh elde kaldı 2 yufka onları da tavada gözleme pişirdim. gözlemenin içine yine yağ-süt-yumurta karışımından sürdüm, teflon tavada yağsız pişirdim. kızçem (bu laf elveda rumeli dizisinden yadigar kaldı) afiyetle yedi.


sevgiyle:)



20 Nisan 2012 Cuma

evde ekmek denemesi 2

geçen haftadan kalan maya ile yeniden ekmek yaptım. bu sefer biraz daha iyi oldu.


kalan mayanın hepsini kullandım, bir bardaktan biraz fazla idi. bir bardak süt, 1.5 çay kaşığı tuz, 1 çay kaşığı hazır maya ve 6 kahve fincanı un ile hamuru yaptım. oldukça yumuşak ve yapışkan bir hamur oldu. sonra bunu 5 saat kadar mayalandırdım. mayalandırırken hamur kabını sofra bezine sardım, böylece mayanın üşümesini engellemiş oldum. mayalanma süresi bitince tepsiye 1 fincan kadar un döktüm ve hamuru tepside şekillendirdim. sonra yaklaşık 45 dakika kadar bu şekilde mayalandırdım. ekmeğimi önce 200 derecede 10 dakika sonra 180 derecede 30 dakika pişirdim. oldukça güzel oldu. ancak fırından ilk çıktığında sanki hamursu gibiydi, soğuyunca iyi oldu. 


sanırım üçüncü seferde daha iyi olacak. sevgilim hala biraz tuzsuz olduğunu ama pasta formundan kurtulduğunu söyledi. bakalım bir sonraki nasıl olacak. gerçi sevgilim attığım taşın ürküttüğüm kurbağaya değip değmediğini merak ediyormuş ama ben yine de memnunum en azından temiz ve fazla maya ile ya da katkı maddeleri ile şişirilmiş değil. tam buğday unu alıp bir de aynı ekmeği onunla denemek istiyorum. malum beyaz unun tüm besleyici değerleri yapılırken yok olmuş oluyor. 

sevgiyle:)

18 Nisan 2012 Çarşamba

annemden böcüğe hırka,

anneciğim torunu üzülmesin diye bir hırka ördü böcüğüme. bende boncuklarını diktim. anneciğim boncukların deliklerini görmekte zorlanıyor diye. bu hırkadan benimde vardı ama annem battaniye yapmak için söktü. elanur o hırkanın boncuklu halini çok sevdiği için aynı hırkadan kızıma da ördü. arkası kolları ve model kenarları sarhoş bacağı :) dedikleri örnekten.






ortadaki modelleri nasıl yaptığını tam bilmiyorum, o yüzden bol bol fotoğraf çekmeye çalıştım, ancak ellerim titriyor resimler bulanık çıktı biraz, bir an önce makine için bir ayak almam lazım sanırım ya da profesyonel makine. neyse fotoğraflara bakalım.

sevgiyle:)

15 Nisan 2012 Pazar

evde ekmek yapımı denemesi 1

bu hafta ekmeğin içinden iki gün üst üste böcek çıkınca ve artık doğru düzgün pişmemiş dışı kabuk, içi yok ekmeklerden bıktığımız için evde ekmek yapmaya karar verdim. henüz bir makine almaya cesaretim yok, çünkü alıp bir kenara atıp kullanmamaktan ve yer kaplamasından korkuyorum (evdeki fritöz dolap üstü bekliyor, kayınvalidem vermişti ve bir tek kez kullandım sadece).bu nedenle önce fırında deneyeyim, eğer ki yapmak zoruma gitmezse alırım diye düşündüm.

internette evde ekmek yapımıyla ilgili ağgünlük ve bazı sitelere baktım ve hepsinden bir şey kaptım,  http://www.ruki.org/ekmekler.htmhttp://ekmekkokusu.blogspot.com/http://acemisef.blogspot.com/http://40firinekmek.com/artizan_beyaz_ekmek.htm gibi siteleri karıştırdım. böylece makinesiz ekmek nasıl yapılır, bazı şüphe ve bazı fikirleri oluşturdum ve denemeye başladım.

öncelikle kendi mayamı oluşturdum. bunun için ekmek kokusunda bigalı ekmek tarifini kullandım.

1 su bardağı su,
2 su bardağı un,
çay kaşığının ucuyla hazır maya'yı karıştırdım. tarifte bulamaç gibi olacak deniliyordu ama benimki çok yumuşak bir hamur gibi oldu. bu karışımı plastik kapta tahta kaşıkla karıştırarak yaptım.


kabımın kapağını kapatıp, 11 saat dinlenmeye ve mayalanmaya bıraktım. tarifte 12 saat kadar diyordu benim de uykum gelince 11 saat yeter diyip bu sürenin sonunda buz dolabına kaldırdım. maya yaklaşık 8 saat sonra kapağını attı ve kapağı her kapatışımız yarım saat sonra kapağın atılmasıyla son buldu. 11 saat sonra mayayı dinlenmesi için buz dolabına kaldırdım, görüntüsü ise şöyleydi ve oldukça yapışkan bir hamurdu.


sabah saati 6 ya kurup mayayı dolaptan çıkardım, tarifte yamuru yapmadan 1 saat önce çıkarın ılınsın diyordu, ancak ondan sonra uyuyakalmışım ve hamuru ancak 8 civarında yapabildim. 

hamurun malzemeleri
3/4 kap biga (ben kap yerine küçük bir bardak kullandım)
1/2 bardak süt ( yağlı süt kullandım)
1 yumurta (küçük)
1.5 yemek kaşığı zeytinyağı
1 çay kaşığı tuz
1 kap un (kap yerine bardak kullandım)
1 kap irmik (yerine un kullandım)
1.5 çay kaşığı hazır maya

hamurum oldukça ele yapışan bir hamur oldu. mayayı una karıştırdım, yaklaşık 5 saat boyunca mayalandı (malum bahar kalorifer yanmayınca ev soğuk oluyor, bu nedenle mayalanma süresi uzadı, hamur kabımı havluyla sardım ki maya üşümesin).

sonra ekmek şekli verdim.


yaklaşık 1 saat sonra 240  dereceye ayarladığım fırına sürdüm, 10 dakika 240 derecede pişirdikten sonra fırın sıcaklığını 200 dereceye düşürüp yarım saat daha pişirdim. ancak pişme süresi uzun geldi, çünkü resmen yanmış bir ekmeğim oldu. içi ise pasta gibiydi.

ve işte ekmek:


sevgilim pasta gibi olmuş ama kuru yerleri güzel gibi yorumlarda bulundu. denemeye devam, makine almaya ya da almamaya kesin karar verene kadar.

sevgiyle:)







13 Nisan 2012 Cuma

bir sezeryan hikayesi

merhaba, bugün beni çok rahatsız eden bir şeyi anlatmak istiyorum. bir nedenle sezeryan yapmak zorunda kalmış ya da bunu tercih etmiş annelere yapılan haksızlık, hatta bir çok sitede karşılaştığım üzere düşmanlık.

son günlerde hamileliğin sonuna yaklaşıyor olmanın da heyecanıyla pek çok anne ağgünlüğü okuyorum. bu esnada karşılaştığım yorumlar ve yazılar sezeryan yapmış annelerin ne kadar büyük hata yaptıkları, ah normal doğumun ne kadar sağlıklı olduğu, ve hatta neredeyse sezeryanla doğum yapmış annelerin anneliklerinin tam olmadığı yönünde olunca çok sinirlendim ya da daha doğrusu üzüldüm. tıbbı ya da korku (ki bu da tıbbi bir gerekçe bana göre, anne ne kadar gergin olursa bebeğin de o kadar gergin olacağını biliyoruz sonuçta) hangi nedene dayanırsa dayansın kimsenin bir başkasının anneliğini sorgulamaya hakkı yok.

ben büyük böcüğümü 39 hafta 5 günlük hamileyken, bebeğin iri olması ve kanala girmemesi nedeniyle doktorumun tavsiyesiyle sezeryanla doğurdum. doktorum istersen bir hafta daha bekleyebiliriz ancak doğurman zor görünüyor suni sancı ile seni ve bebeği sıkıntıya sokmak istemiyorum dediğinde 3 gün düşündüğümü hatırlıyorum. sonra yine de beş gün daha bekledik ve kızım doğmayınca sezeryan ile doğum yaptım doğumda spinal blok yapıldı ve doktorum kızımı karnımdan çıktığı anda kordonunu kesmeden bana verdi, sonra çocuk doktoru aldı ve hemen sarıp sarmaladılar ve tekrar bana verdiler, bir dakika kadar sonra onu aldılar ve beni de ayılma ünitesine götürdüler. uyuşukluğum azalınca odamıza geçtik ve hemen bir hemşire gelip emzirmeme yardımcı oldu, sütüm de hemen geldi, başlangıçta azdı tabi ama yetmeyecek kadar az da olmadı. doğumu saat 15,15'de yaptım ve ertesi gün sabah yaramın üzerini açtılar ve şansımdan belki de hızla iyileşti. bir hafta sonra yaram ciddi anlamda kapanmış, ağrılarım geçmişti.

ben kendi adıma sezeryan ile ilgili bir sıkıntı yaşamadım. hatta  kızım 5 yaşında ve ben sadece 3 kez antibiyotik kullandım (bilimsel olarak ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum, ama sezeryan ile doğan çocukların daha çok hastalandıklarına inanmıyorum bu yüzden). yılda bir kezden fazla hastalanmadı henüz. doğumundan sonra yaşadığımız tek problem, odamızın çok sıcak olması nedeniyle ateşlenmesiydi (hala sıcağı sevmez ve hastalıkları hep yazın olur).

bütün bunları şunun için anlatıyorum sezeryan ya da normal sonuçta doğurduğunuz o çocuk sizin çocuğunuz ve onun annesi dolayısıyla onun için en doğrusunu yapmak isteyen sizsiniz. kimsenin doğum şekli nedeniyle kimseyi suçlamasına ve düşmanlık göstermesine gerek yok. ayrıca normal doğumlarda da pek çok sorunla karşılaşan anne ve çocuklara, hatta sakat kalanlara ne diyeceğiz.

sezeryanla doğum yapmak eksiklik değildir.
neyse içimi döktüm rahatladım.
sevgiyle:)

12 Nisan 2012 Perşembe

kağıtta tahinli kek

bugün rapor bitti, işe başladım bugün. aslında son üç aydır çalışamama nedenim hep altta yatan enfeksiyonlarmış, bugün daha verimli çalışabilince bunu anladım.

sabah giyindim, büyük böcüğe hadi gidiyoruz dedim, yani beni sen mi götürüceksin kreşe, dedem gelmeyecek mi, iyileştin mi artık? gibi sorularını peşpeşe sıraladı. meğerse çok üzülüyormuş ama anlatamıyormuş. akşam üzeri gelirken eve gidince kek yapalım mı? dedim, havalara uçtu sevinçten. eve gelince ben üzerimi değişip elimi yıkayana kadar uyumuş, ben de çok sevdiği kağıtta kekini yaptım. sanırım yemesi kolay geliyor o yüzden bu kadar çok seviyor.

gelelim tarifimize. hemen herşeyi ölçü ile yapan ben keki rastgele ölçülerle yapıyorum, kıvamı kendiliğinden oluyor işte, ama yine de ölçü vermeye çalışacağım.
1 su bardağı kadar tahin
1 su bardağı kadar süt
3 yumurta
1 su bardağından biraz fazla toz şeker
2.5 su bardağı kadar un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
0.5 su bardağı kadar çekilmiş ceviz

ben tahini çok sevdiğim için bu tarifi uydurmuştum bir zamanlar. tarifte yağ yok, çünkü tahin var. ayrıca keke sütün kaymaklı yerini koymayı tercih ediyorum, hem yağ içeriğini karşılıyor hem de ziyan olmamış oluyor. bu da çok sevdiğim bir ablamdan daha üniversitedeyken kaptığım bir ipucu. şekerini ise normal kekten biraz fazla koyuyorum, tahin o tadı kaldırıyor.

keki yaparken, süt, yumurta, tahin ve şekeri hep birlikte çırpıyorum. sonra un-kabartma tozu-vanilya-ceviz karışımını ekleyip, kağıda koyduğum için normal kek hamurundan birazcık daha kıvamlı bir kek çırpıyorum. sonra bu hamuru her bir kağıda 1.5 çorba kaşığı olacak şekilde paylaştırıp, 180 derecede yaklaşık yarım saat pişiriyorum. ve işte kağıtta tahinli kek


resim pek kaliteli olmadı, yanmış gibi görünüyor. ama gerçekte rengi daha açık.

sevgiyle:)

11 Nisan 2012 Çarşamba

üzgün anne:(

merhaba, bugün kendimi çok üzgün hissediyorum. duygusal durum çalkantıları son noktada. depresif ruh haline her zaman daha yakındım zaten ama bu hamileliğimde bi gidip bi gelen terelellilerim beni ve evdekileri mahvetti. sadece annemlerde kalmak istiyorum. annem bana baksın, yemek yapsın, çayımı versin. yemek hazırlamak, sofra toplamak, bulaşıklar-çamaşırlarla uğraşmak istemiyorum. çok fazla uykum geliyor. oturduğum yerde bile uyuyakalıyorum.

kızımla bağımız koptu kopacak ayrıca, ben mi onu daha çok üzüyorum, o mu beni geriyor bilemiyorum. bu günlerde yemek yemiyor, bisküvi ile beslenmeye çalışıyor. sabah kahvaltısını yaptıramaz oldum. süt içmiyor. sabah erkenden kalkıp istediği, sevdiği yiyecekleri hazırlıyorum, ama yemiyor, kreşe resmen aç gidiyor. aşırı kuralcı oldu, kafasına uymayan hiç bir şeyi kabul etmiyor. belki de ben fazlaca kuralcı davranıyorum, böcüğün tepkisi o yüzden. kararsız ve dertliyim yani. aslında çok okuyan ve çocuğunun psikolojisini düşünen bir anneyim, ama bugünlerde ne öfkemi kontrol edebiliyorum ne de duygularımı.

Prof Dr. Sabiha Paktuna Keskin'in kitaplarını epeydir okurum, böcük biraz büyüyüp işe başlarken okumaya başlamıştım, hala devam ediyorum, özellikle anne işte ve çocuklarla doğru iletişim başucu kitaplarım. ama bugünlerde hiçbir şey beni rahatlatamıyor, ve ben kendimi rahat hissetmedikçe, bizim böcükle ilişkimiz zorlanıyor. bakalım nasıl çıkıcam bu işin içinden.

büyük böcüğe hamileyken o kadar çok işim vardı ki, koşuşturmaktan hamilelik sıkıntılarını far etmemiştim, ya da yaşlandım ve bu hamileliğim biraz daha ağır. bir de üstüne artan sorumluluklar (sonuçta böcükle ilgili olarak yapılması gereken çok fazla iş var), sevgilimin işlerinin çok yoğun olması ve bana yardım edememesi gibi bir sürü nedenden dolayı sinirliyim galiba.

ay konudan konuya atlıyorum ve yazdıkça dağılıyorum, burada keseyim bari

sevgiyle:)

9 Nisan 2012 Pazartesi

Fırfırlı etek,

küçük hanım kardeşine yapılanlar sırasında üzülmesin diye önceki hafta fırfırlı etek ördük, anneannesi lastiğini ancak geçirince bu haftaya kaldı giymesi. fakat elanur diyor ki kardeşime neden yelek örmüyorsun? ona da hırka ör, battaniyesi bundan olsun. sürekli kardeşine yapılacakların peşinde. çok seviyormuş gibi görünüyor ama ben biliyorum bunların hepsi beni memnun etmek için.

Eteği dantel ip denilen ipten yaptım. daha doğrusu küçük hanımın isteği üzerine mor-pembe renkte kalın bir ip ve aralarda fular yapılan dantel ip.


108 ilmek atarak başladım ve 4 düz 4 ters ördüm. 10 sırada bir sırayı dantel iple beraber ördüm. bu şekilde 5 sıra dantel ip koydum. dantel iple işim bitince tüm dörtlü çubukları üçlüye düşürdüm. yani 3 ters- 3 düz devam ettim. annem beline 2 cm eninde lastik geçirdi. ama küçük hanım zayıfçık olduğu için bu bile koşup oynadığında belinden düşüyor. üstteki örgü kısım tişörtlerin altında kalıyor. elanur bayıldı tabi ki bu eteğe zaten etek ya da elbiseden başka bir şey giymediği için farlı eteklere çok ihtiyacı oluyor. bu eteği de güzel oldu bence. 

sevgiyle:)




8 Nisan 2012 Pazar

Portakallı-damla çikolatalı kurabiye

aşçı tuba ve yamak elanur'dan sevgiyle yapılmış uydurma kurabiye. bu sabah kızımla birlikte portakallı ve damla çikolatalı kurabiye yaptık. küçük hanım yardım ettiği için çok mutluydu, bende kızım bana daha çok yardım edebildiği için. güzel bir sabah geçirdik sonuçta. gelelim yaptığımız kurabiyeye

önce malzemeler:
2 yumurta (benim yumurtalarım küçüktü, büyük yumurta olursa bir tane de konulabilir)
1 portakal (küçük küçük doğranacak, orta boy)
150 gram tereyağ (margarin kullanmıyorum ben)
yarım bardak toz şeker
2 avuç damla çikolata
1 paket kabartma tozu ve vanilya
aldığı kadar un

bu malzemelerin hepsi ile normal kurabiye hamuru yaptık, yuvarlayıp, 150 derece fırına sürdük, biraz pişince 180 dereceye çıkardım fırını ama 3 dakika daha erken çıkarsam olurmuş, kurabiyeleri fırından çıkarır çıkarmaz soğutma teli üzerine aldım. yumuşak fakat fazla pembeleşmiş kurabiyelerimiz işte burada.


sevgiyle:)

7 Nisan 2012 Cumartesi

Yeşil Bebek Hırkası

günaydın, iki gündür duvar sildirip, perde yıkamaktan hiç bir şeye zaman bulamadım. dün annemin yeni vestiyeri takıldı, biraz da onun yanına gittim.

bugün hafta başında bahsettiğim bebek hırkasının resimlerini çekebildim nihayet. bizim böcük poko izliyor, sevgilim ise uyanmadı hala. bende evin bu sakinliğinden faydalanıyorum şimdi.

gelelim hırkaya. küçücük ancak 6-7 ay giyilebilecek bir hırka. kuzenimizi bebeği için. nako baby'nin yeşil üzerine mor ve açık-koyu yeşil noktacıkları olan bir ipini kullandım. böcük kağıdını kaybettiği için numarasını bilmiyorum. bir çileden biraz fazla gitti, geriye kalan ipi de yine bir bebek yeleği yapayım dedim bende.


gelelim hırkanın yapılışına. 88 ilmek atarak başladım ve 15 sıra haroşo ördüm. 15 sıradan sonra ön-kol ve arka kısım ilmeklerini ayırdım. önler için 21 ilmek, kollar için 9 ilmek geri kalanı da arka için olmuş oldu. her iki tarafında ilk 10 ilmeğini haroşo bıraktım, kalanını ise tamamen düz örgü ile ördüm. ilmek sırası şöyle oldu yani: 10 haroşo- 11 düz- bir dola- 2 düz- 1 dola- 9 düz ilmek- 1 dola-2 düz-1 dola-20 düz-1 dola- 2 düz- 1 dola- 9 düz- 1 dola-2 düz- 1 dola- 11 düz- 10 haroşo. okurken karışık gibi geliyor ama aslında çok kolay.  aralardaki dolamalar ilmek artışlarını, aralarındaki düzler ise roba direklerini oluşturacak. 20 sıra ajur yaptıktan sonra yani toplam ilmek sayımız 168'e ulaştıktan sonra (80 ilmek artıyor yani). kolları ayırdım. önden roba direğinin birinci ilmeğine kadar ördükten sonra kolu bir ipe taktım. sonra şişe 8 ilmek attım ve sırt ilmeklerinden örmeye devam ettim. diğer kolu da ayırdıktan sonra önleri örmeye devam ettim ve bu şekilde yaklaşık bir karış olana kadar ördüm. 5 sıra haroşo yaparak bitirdim. kol altlarına 8 ilmek başlamamın nedeni kol evinin biraz genişlemesi ve sıkmaması için. aynı şekilde kollara da her iki yandan 4 ilmek başladım, toplamda 8 oldu. kollarını özellikle biraz kısa yaptım, çünkü bebekler ellerini ağızlarına götürdüklerinde hırkanın kolunu yemesinler:)

örerken yorulmamıştım, yazarken yoruldum. daha sonra ilik açmayı da anlatırım (bende yeni öğrendim).

sevgiyle:)

4 Nisan 2012 Çarşamba

Ayva Tatlısı,

evde olunca yapacak iş bulamayıp (aslında işleri yapmayıp) kendimi yemek yapmaya ve el işlerine verdim. bebek hırkasını bitirdim ama düğme alamadım daha. düğmesini alınca fotoğrafını çekip koyacağım hemen. gerçi fotoğraflarım pek düzgün olmuyor ama, neyse belki daha iyi bir makine alırım ilerde.

dün canım tatlı çekince sonbahardan konserve yaptığımız ayva geldi aklıma. hemen kavanozu buldum ama açamadım ve sevgilimin gelmesini bekledim. sevgilim gelince hem kavanozun kapağını açtırdım ve markete kaymak almaya yolladım.

ayvaları yayvan tencereye dizdim, her ayvanın üstüne bir tatlı kaşığı toz şeker serptim. sevgilim şekeri az olmuş dedi bir çorba kaşığı konulabilir. çok az miktarda kırmızı gıda boyası koydum ve 30 dakika kadar kaynattım. piştikten sonra kaymak ile servis yaptım.


bugün daha iyiyim, ilaç vakti gelince karnım ağrımaya devam ediyor, odadan odaya geçince 5 dakika dinlenmem gerekiyor ama yine de daha iyiyim.

sevgiyle:)




3 Nisan 2012 Salı

sıkıntılı hafta sonu

bu hafta sonu gerçekten çok kötü geçti. cumartesi gece uykumda bile hissettiğim bir ağrı ile uyandım, ayrıca ayak ve ellerimde anormal şişlikler vardı. kahvaltı yapıp ilaçlarımı içince geçer diye bekledim. ayaklarım öylesine kötüydü ki, bileklerimde hiç kemik yokmuş gibiydi. bir önceki hafta idrar yolları enfeksiyonu olduğunu öğrenmiştik ve zaten bu enfeksiyon için ilaç kullanıyordum, ancak ilaçların hiç etkisi olmamış ve enfeksiyon ilerlemeye devam etmiş. kahvaltı yapınca acilen doktoruma gittik. dayanılmaz bir karın ağrısı ve bir yandan da başlayan kramplarla.öyle ki ne ayakta durabiliyordum, ne adım atabiliyordum ne de oturabiliyordun. karnım aşırı derece de sert ve dayanılmaz ağrı. doktorum beni o halde görünce hemen hastaneye yatmalısın dedi. serum takıldı ve damardan antibiyotik uygulamasına başlandı. o gece hastanede kaldık. ağrım dayanılamayacak boyuttan dayanılabilir hale geldiğinde eve izinli çıktık ama 12 saatte bir gidip antibiyotiğimi almaya devam ettim. eve gelince hastaneden gelmiş olmanın psikolojisiyle kendimi duşa attım ve sonrasında uyudum.üçüncü günün sonunda ağrılarım iyice hafifleyince damar yoluyla antibiyotiğe son verildi ve 10 gün rapor ve oral antibiyotikle eve döndüm. şimdi 10 gün evdeyim. aynı zamanda çok yorgun olduğuma karar verdim ve doğum önü iznimin hepsini kullanmaya ve ertelememeye karar verdim. geçirdiğim bu kötü hafta sonu umarım hamileliğimde geçirdiğim en kötü gün olur ve bundan sonra böyle aksilikler yaşamam. :(

şimdi 10 gün boyunca ne yapacağımı düşünüyorum. önce sanırım sevgilimin kuzeninin doğacak bebeği için başladığım hırkayı bitiririm ve kendi bebeğim için dikmeye başladım keçe hediyeleri sıraya koydum. ayrıca büyük böcük kapısına ismi yazan süs istiyor, belki onu yaparım.

annem ısrarla ve korkuyla artık hastane çantasını hazırlamamız gerektiğini söylüyor. halbuki daha 26. haftadayız. ama bu hafta sonu hepimizi korkuttu.