31 Ağustos 2012 Cuma

çoban salata ve domates tohumu

küçük bir kentte yaşamaya dair en sevdiğim şeylerden biri bahçe ile uğraşabilmek için çok pahalı evler almanın gereksizliği. bizim yaşadığımız yerde hemen herkesin küçükte ols abir bahçesi ve bu bahçenin bir köşesinde bostanı var. benimde hayalim kendimize ait bir bahçe ve içinde bir ev. yazları o evin balkonunda kuş sesleri eşiliğinde kitap okumak, elişi yapmak.
şimdilik bu hayalimi erteliyorum ve kayınpederimin ve görümcemin bahçesiyle yetiniyorum. gelecek sene belki kayınpederimin bahçesinin bir köşesüne bir şeyler ekeriz bizde. özellikle sevgili kişisi bunu çok istiyor. o yüzden bu sene hoşuna giden domates, biber tohumlarını topluyor.
aşağıdaki tohumlar arkadaşımızın bahçesinden gelen domateslerden alındı ve gelecek yıl ekilmek için saklanıyor.


eh bu güzel domateslerle çoban salata yapmadan olmazdı tabi. 


çoban salata için gerekenler: 
1 adet kuru soğan,
2 adet sivri biber (tercihen acı)
2 adet domates
maydonoz
sumak, nar ekşisi, zeytinyağı, tuz
soğanlar ince uzun ve zar gibi doğranır, sumak ve tuzla ovalanır. biber, domates ve maydonoz ince ince doğranır ve soğanla karıştırılır. üzerine zeytinyağı dökülür ve afiyetle yenir.


sevgiyle:)



29 Ağustos 2012 Çarşamba

pudingli kek,

benim böcük keke bayılır, 3 yaşından beri hemen her hafta 1 tane kek yaparım ve neredeyse hepsini yer, sevgili kişisi ise kek sevmez. dolayısıyla bende fazla yemeyim diye son zamanlarda kek yapmıyordum.
ben keki kafama göre yaparım. içine canımın istediği malzemeleri koyarım.bu kek ise kızımın kakaolu kek istemesi ve evde kakaonun bitmiş olması nedeniyle çikolatalı pudingle yapıldı. çırpma işini ise küçük hanım yaptı.

malzeme:
 1 poşet çikolatalı puding
3 yumurta
1 brd. süt
1 brdtan az sıvıyağ
6 kahve fincanı un
ben şeker koymadım, bize göre yeterince tatlı idi, isterseniz biraz şeker ekleyebilirsiniz.
1 pk kabartma tozu ve vanilya


yukarıdaki malzemeleri sırası ile ekleyerek önceleri düşük devirde, sonra ise yüksek devirde iyice çırptım ve 180 derecede 40 dakika pişirdim. un miktarını kek kıvamına göre değiştirebilirsiniz, ancak pudingte bulunan katılaştırıcılar bulunduğunu unutmayın.

sevgiyle:)
         

28 Ağustos 2012 Salı

zayıflama raporu 5. hafta,

bu hafta yerimizde saydık bakalım, ancak neredeyse hiç spor yapamadım. tatlı kaçamağım oldu. dün tekrar spor yapmaya başladım. bebek uyur uyumaz başlıyorum. 45 dk yürüyüp duş alana kadar uyanmıyor. arada uyanırsa kucağıma alıp yürümeye devam. umarım haftaya biraz kilo verebilirim. bu iki ileri bir geri modundan sıkıldım çünkü.ancak belim çok ağrıyor hem kilo fazlalığının ağırlığı hemde börtücüğümü taşımak ve emzirmek sırtımı ve belimi mahvediyor.

24 Ağustos 2012 Cuma

annelerin sütü üzerine,

bugünlerde herkes kafayı benim sütümle ve yetip yetmemesiyle bozmuş durumda. ben de bunu söyleyen herkese hırlama modundayım doğal olarak. bizim börtü ayda 1 kilo alıyor ve hala görümcem, kayınvalidem, kayınvalidemin komşusu, sevgili kişisinin teyzesi ve onların etkisinde kalan sevgili kişisi sütümün yetmediğini iddia edebiliyor. kesinlikle anlamıyorum bu durumu. bir anne sütünün az olduğunu, yetip yetmediğini gayet iyi bilir ama bunu çevredeki insanlara anlatmak mümkün değil. neymiş efendim sürekli emmek istiyormuş. halbuki bebek emme duygusunu tatmin için, karnı ağrıdığı için, rahatlama amacıyla ve hatta uyumak için emmek ister. sütün mü yetmiyor diyenlere süt fışkırtmak istiyorum. zaten sevgili kişisine al sen emzir o zaman diyerek hırlaşma tavrımı tepe noktasına taşıdım. bakalım bu tepkiden sonra neler olacak.


neyse süt artırmak için kendi uyguladığım yöntemleri paylaşayım bari:

  • çok çok su içmek (hergün en az 5 litre): su içtikçe süt üretimi artıyor. 
  • hurma: günde 2-3 taneyi geçmemeye çalışıyorum. çok tatlı bir meyve, fazlası kilo almaya neden olmasın.
  • bir avuç badem veya fındık veya ceviz: badem ve fındık kavrulmamış olmalı, fazlası yine zarar
  • 4-6 porsiyon et ürünü: protein açığı oluşmaması için
  • en az 3 porsiyon süt ürünü: süt ve yoğurt. ben yoğurdu daha çok sevdiğim için her öğünde 1 kase yoğurt yiyorum, sabah kahvaltısında ise 1 bardak süt
  • 10-12 porsiyon karbonhidrat: yani 10-12 dilim ekmek veya dengi kadar pilav-patates
  • bolca yeşillik, özellikle semizotu
burada en önemli olan şey su içmek ve protein alımını azaltmamak. emzirme döneminde kilo almaya gerek yok. dolayısıyla tatlı yemek gereksiz. ancak çok canım istediğinde haftada bir kezi geçmemek koşuluyla tatlı yiyorum. dondurmaya hayır diyemiyorum.

işte sorunda buradan çıkıyor, dengeli bir beslenme planıyla hem süt azalmadan emzirebilirim hem de kilo verebilirim. zaten yukarıda bahsettiğim yeme düzeni böcüğü emzirdiğim dönemde bir diyetisyen tarafından hazırlandı ve bana sütüm hiç azalmadan hatta fazlalaşarak  17 kilo verdirmişti (böcüğü 18 ay emzirdim, sonra kendi isteğimizle bıraktık). ama bunu insanlara anlatmak mümkün olmuyor, olamıyor. tatlı yemediğin için sütün olmayacak diyebiliyorlar rahatlıkla, bebek emmek istiyor sütün mü yok diyebiliyorlar. üstelik sütün azalmasında en büyük etkenlerden biri annenin üzülmesidir. anne mutlu ise süt yeterlidir.

emzirmenin püf noktası ise bebeği çok sevmek, öpmek, koklamak, bebek hakkında düşünmek. duygusal olarak emzirmeye odaklanmak ve bebeğin sevgisini hissetmek. sütü en çok arttıranlar yukarıda yazdıklarım (tabi ki bana göre).

bebeklerin üşümesi üzerine olan öfke patlamasını ise bir başka paylaşıma saklıyorum.

sevgiyle:)



23 Ağustos 2012 Perşembe

sultanı öldürmek, ahmet ümit

bir aşk uğruna harcanan bir hayat, yeniden hoşgeldin aşk, istanbul'un fethinin muhteşem anlatımı, karakter ve duygu durum çözümlemeleri. başka başka kitapları tekrar veya ilk kez okuma isteği oluşturması. 

mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir polisiye roman. incelikle işlenmiş tarih-güncel karışımı. bir tarihçi bakışıyla fatih sultan mehmed'e bakış, katilin kim olduğuna dair tahminin bir anda değişmesi. hep seziyorsunuz burada bir sorun var ama ne, sonunda ise biliyordum hep böyle olmadığını diyorsunuz. sadece polisiye değil, edebi açıdan da çok iyi. çok güzel ve mutlaka okunması gereken bir kitap. 


ahmet ümit çok iyi bir yazar. sultanı öldürmek kitabına başlarken patasana gibi bir kurgu bulacağımı zannetmiştim ancak çok farklı kurgusuyla beni ters köşeye yatırdı. kesinlikle her türlü övgüyü hakeden bir kitap, bir yazar.

 suç ve ceza'yı tekrar tekrar okuma isteği bir kez daha depreşti. hemen şimdi bir kez daha okumaya başlayacağım. artık ne zamana bitiririm bilmiyorum. ama bir kez daha belirtmekte fayda var ahmet ümit'in sultanı öldürmek kitabını mutlaka okuyun. diğer kitaplarını da özellikle patasana'yı da okuyun. 

sevgiyle:)



22 Ağustos 2012 Çarşamba

bayram gelmiş neyime,

bayram sonrasında tatlı bayram telaşından bahsedecektim, böcüğümün artık el öpmeyi becerdiğinden, harçlık toplamaya bayıldığından filan.ama bayram sevincim kursağımda kaldı. annemin memleketi antep'te gerçekleşen korkunç saldırı bu hissi yarattı: bayram gelmiş neyime. çocuklarımıza kadar bulaşmışken terör laneti bayram gelmiş neyime.
ben çocuktum saldırılar başladığında, daha ilkokula gitmiyordum bile. abilerimizdi şehit olanlar, biz büyüdükçe arkadaşlarımız şehit oldular, şimdi kardeşlerimiz ve hatta antep'teki gibi halka yönelen saldırılarla çocuklarımız. yıllar geçip gidiyor ölenler hep yirmili yaşlara takılıyor, bizse belki bugün üzüleceğiz, biraz da yarın. sonra unutacağız, ateş düştüğü yerde kalacak. bayram gelmiş neyime

20 Ağustos 2012 Pazartesi

zayıflama raporu 3-4. hafta



geçen hafta kilo verememiştim, o moral bozukluğuyla yazmak istemedim. bu hafta ise 600 gram vermişim. ancak bayram filan nasıl gitcek bilmiyorum bazı günler yemek yeme isteğimi durduramıyorum. geçen iki haftada böyle günler çoğunluktaydı. bakalım bundan sonraki günler nasıl gidecek, bugün biraz daha iyi.

kilo vermeye çalışırken yemek yapmaya filan üşenmemek gerekiyor. spor yapmayı ihmal etmemek gerekiyor. ben bu iki haftada ihmal ettim yürüyüşümü.

spor için leslie sansone'nin walk at home 3 mil programını günde birkez yapıyorum. internetten bulup indirmiştim. 45 dakika sürüyor. eğlenceli ve enerjik birisi, bu videoyada yansıyor. bayağı terliyorum, saçımdan ter damlaları düşüyor yani o derece.

bayramdan sonra neler olacak, yakında işe başlayacağım için bu işi daha sıkı tutmak durumundayım, en azından biraz daha toparlanırsam kedimi daha iyi hissederim. şimdilik sadece sporu düzenli yapıp ihmal etmesem bile baya bir faydası olacağını düşünüyorum ama harekete geçmek zor geliyor.

bu ataleti üstümden atmanın vakti geldi geçiyor bile. yarından sonra günlerimi daha programlı yaşayıp hem beslenmeme daha çok dikkat etmeliyim, hem yürüyüşü aksatmamalıyım. böcüğe daha çok vakit ayırmalı ve epeydir ihmal ettiğim işlerimi toparlamalıyım.

sevgiyle:)

17 Ağustos 2012 Cuma

anneler neden sinirli olur?

ben küçükken annem çok sinirli bir kadındı. sürekli bana bağırır kızardı. hatta ben kızmadığı tek bir olay bile hatırlamıyorum neredeyse. yediğim yemeğin miktarı bile sorundu onun için çok yesem yedin diye, yemesem yemedin diye kızardı bana. hiç anlamazdım neden bu kadar sinirli olduğunu. şimdi anlıyorum ya da anlamaya çalışıyorum.

 büyürken ben çocuğuma bağırmayacağım derdim. annelik tükürdüğünü yalamakmış, şimdi bende bağırıyorum kızıma. eşyalarını toplamadı diye, yemeğini yemiyor diye. hep şikayet ediyorum beni kimse anlamıyor diye.

annelik bu mu? ya da böyle mi olmalı? hep kızan-söylenen bir anne, üfleyip püfleyen bir çocuk, tv izleyen bir baba.

annemi şimdi anladım. bir evi çekip çevirmek çok zor, tuzun deterjanın bittiğini takip etmek, ne yenecek-nasıl yenecek diye düşünmek. çocuğun sağlıklı beslenmesi için uğraşırken yumurtayı nasıl sevdiğini unutmak. ev işleri ile uğraşırken kendini unutmak. evin lojistiğini takip ederken rimelinin bittiğini fark etmemek. sürekli toplamak, temizlemek, toz almak, çöp atmak. bazı zamanlarda tuvaletin sifonunun çekilip çekilmediğini bile takip etmek zorunda kalmak. makinelere çamaşır bulaşık yerleştirmek boşaltmak. hep yerleştirmek, toplamak ve temizlemekmiş annelik. evi çekip çevirirken kendini kaybetmek ve gittikçe sinirli olmakmış. çünkü gücünün yetmemesiymiş bütün bu işlere. bir yandan işe gitmek, evde çalışmak derken gün 72 saat olsa da kendime vakit ayırsam demek ama asla o vakti bulamamakmış. kendine ayırdığın vaktin çocuklarından, kocandan, işinden, evinden çaldığın dakikalar olmasıymış. bu yüzden gittikçe sinirlenmek, ve en önemlisi bunu kontrol edemez hale gelmekmiş.

hakkını yemem lazım. sevgilim son derece yardımcı bir insandır, hemen her işi yapar evde. temizliğe yardım eder, çocuklarla gerçekten ilgilenir, büyüğe kitap okur, küçüğü uyutur ama bunları yapması için mutlaka söylemek gerekir. söylenmeden bir işin ucundan tutmayı akıl etmez. kendimle ilgili her şeyi kaçamak zamanlarda yapıyorum. saçımı 6 ayda kestiriyorum, kendim boyuyorum. kuaföre gittiğimde suçluluk duyuyorum çünkü.bu kadar vakitte şu kadar iş yapardım diye düşünüyorum.

anneler sinirli olur, çünkü evle-çocuklarla ilgilenirken kendilerini unutur. kendi isteklerini hep erteler. sabahları yorgun uyanır. sonuç olarak annelik zordur ve anneler sinirli olur.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

cacıklı arap köftesi,

bu köftenin tarifini  burada görmüştüm. bu türden yoğurtlu yemekleri ve bulgur köftelerini çok sevdiğimiz için hemen denedim. ama pişirmesi ancak bugüne kısmetmiş. yuvalama, sulu köfte, ekşili köfte gibi köfteleri ve mantıyı tepsiye döküyorum, dondurduktan sonra poşetlere alıp dondurucuda bu şekilde saklıyorum. daha sonra ise yarım saatte hazırlanan yemekler olarak kullanması kolay oluyor.

aynı anda et, yoğurt ve bulgur içerdiğinden dengeli bir öğün hazırlamak için oldukça güzel bir alternatif cacıklı arap köftesi yapılışı ise sulu (topalak) köfteye benziyor.
malzeme:
750 gr yağsız kıyma
750 gr bulgur
1 tane soğan
tuz, karabiber, kırmızı biber, kimyon, az salça (sadece biber salçası olursa daha iyi olur)
köfteyi yoğurmak için su
cacık için yoğurt ve 1 bağ semizotu

bulgur ve eti tartarak tam aynı ölçüde kullandım. yumurta veya un koymadım. yukarıdaki malzemeyi iyice yoğurdum. yoğurma işinde kıyma makinesini kullandım (kollarım çok ağrıyor yoksa). köfte hamuru topalak  köfte kıvamını alınca fındıktan daha iri olacak şekilde yuvarladım. yukarıdaki malzemeden 3 yemeğe yetecek kadar köfte çıktı.


köfteleri 15 dakika buharda pişirdim. bu türden köftelerin buharda piştiğinde daha lezzetli olduğuna inanıyorum. bir de köftenin hamurunda yumurta-un gibi yapıştırıcı besinler olmadığı için suda haşlandığında dağılma ihtimali yüksek. köfteler piştikten sonra tavada az yağ ve pul biber ile çevirdim. 
cacık içinse maydanoz yerine semizotu kullandım. sarımsaklı-semizotlu cacığın üzerine ılınan köfteleri koydum. afiyetle yedik.

semizotunu yıkarken suya dökülen tohumları yıkama suyu ile birlikte büyükçe bir saksıya döküyorum. böylece salata ve cacıkta kullanmak için semizotu hep oluyor. zaten oldukça hızlı büyüyen bir bitki, ama yemek yapacak kadar çok olmuyor:( 

sevgiyle:)


6 Ağustos 2012 Pazartesi

karnıyarık

sevgilimin en sevdiği yemek karnıyarık, eh bende patlıcanlı yemekleri çok severim. o yüzden çeşitli patlıcan yemekleri özellikle karnıyarık sık sık yaptığım yemeklerdir.

karnıyarık kızartılarak yapıldığı için çekinerek yapardım eskiden, ancak şimdilerde yeni bir yöntem keşfettim. kızartacağım malzemeleri (patlıcan, biber, patates, kabak) önce mikrodalga fırında 3-5 dk pişiriyorum, sonra da az yağla tavada kızartıyorum. böylece gerçekten çok az yağ ile kızartma yapmış oluyorum.

karnıyarığı hafta sonunda yaptım ancak, haftasonunu sevgilimle geçirmek istediğim için internette, bilgisyarda herhangi bir iş yapmıyorum.nette çok takıldığımız için herkesin kendi kutusunun içinde olduğu paralel yaşamlar kurduğumuzu fark ettik. bu nedenle börtü-böcükten fırsat bulup birbirimizle ilgilenmek adına en azından aynı kutuyla (tv ya da bilgisayar) birlikte ilgilenme kararı aldık. yani sevgili kişisi evdeyken günlükle ilgilenmiyorum.


karnıyarığı yaparken patlıcanları kızarttıktan sonra içini çatalla açıyorum ve patlıcanı kabuğunun içinde biraz didikliyorum içine böylece patlıcan tam olarak eziliyor. sonra kıymayı koyuyorum. üzerini minik doğranmış domates, salça, karabiber, kimyon az su eklediğim sosla süslüyorum. tabi ki her bir karnıyarığın üzerine bir biber koyuyorum ve 180 dereceye ısınmış fırında 20-25 dk pişiriyorum. sonra yanında pirinç pilavı ve cacıkla birlikte afiyetle yiyoruz.

sevgiyle:)

zayıflama raporu, 2. hafta raporu

artık günlük olarak ne yediğimi yazmayacağım, çünkü her gün vakit bulamıyorum, ya da  her gün diyetimi ne kadar bozduğumu yazmak kötü hissettiriyor. bu hafta çok ciddi adaptasyon sorunu yaşadım. evde olmayınca veya yalnız olunca diyet bozuluyor. dışarıda her an yemek için uygun bir şeyler bulunamıyor, yalnız olunca yemek yapmak zor geliyor. velhasıl diyet kolayca bozuluyor. ama yine de abartmadan yemeye ve mümkün olduğunca diyetime dikkat etmeye çalışıyorum.

günlük porsiyonlarımı 6 et grubu, 10 karbonhidrat grubu, 2 sebze grubu, 5 meyve grubu, 4-5 yağ grubu, 3 süt grubu olarak düzenlemeye çalışıyorum.

şimdi gelelim bu haftanın raporuna, bu hafta 86.9 kg'a düştüm, yani 1.3 kg verdim, bu gidişle bayramda hamileliğimden hiç kilo kalmamış, sadece fazla olan kilolarım kalmış olacak. bakalım onların tamamen gitmesi ne kadar sürecek.



sevgiyle:)

2 Ağustos 2012 Perşembe

zayıflama günlüğü, 10. gün

01 ağustos kilo:88.5

10.00=> 1 dilim peynirle yapılmış omlet, 75 gr ekmek
11.00=> 1 adet çokoprens, 1 brd süt (doğumdan beri ilk kaçamak)
13.30=> 3 petibör bisküvi, tahin-pekmez
15.00=> 60 gr köfte, 75 gr ekmek
17.30=> 20 adet kiraz
20.00=> 1 adet karnıyarık, 75 gr ekmek

akşam yemeğinden sonra genelde bir şey yemiyorum, zaten vakit kalmıyor.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

bebeğin 1. ayı

ulu google'a sorulacak bir soru ile teorik bilgilere ulaşmak son derece kolay ama pratikte hiçbir şey aynı değil neredeyse. bense küçük börtücüğümün birinci ayında yaşadıklarımı ve eskiye dayanan tecrübelerimi paylaşacağım. 

önce börtücüğün maceraları:

  • artık daha net bakıyor
  • uyanık kalma süresi uzadı
  • kucakta durmak istiyor, özellikle benim kucağımda daha rahat ediyor
  • hala sütün hepsini bitiremiyor
  • bebeği sıcaktan korumak soğuktan korumaktan zormuş, ikinci kez tecrübe ettim, her yerimiz isilik içinde
  • banyo yapmayı seviyor (böcüğüm sevmezdi, hala sevmez)
  • çıngırak sesi duyunca susuyor ve dinliyor, ortaya kadar takip etmeye çalışıyor (yeni yeni)
  • saçları dökülmeye başladı, keltoş prenses olacak yakında
  • hala her bez kakalı
  • gaz çok ama kolay çıkıyor (neyse ki, böcük gazını çıkaramadığı için çok ağlardı)
  • tırnaklarını iki kez kestik, uzayınca boynum boğazım kedi tırmığı içinde kalıyor
  • uyanıkken sadece kendisiyle ilgilenmemizi istiyor
  • emişme aralıklarımız uzamaya başladı, 3-4 saat arası emiyor
  • saçıma asılmaya başladı (erken bence)
  • bazı geceler uyumuyor, bazı geceler uyuyor, düzen oturmadı hala
  • parmak emmeye çalışıyor ama hala karar veremedi hangisi olacağına (sol elini alabilir gibi göründü bana)
  • emzikle midesi bulanıyor ve istemiyor
  • biberonla süt içmeyi beceremiyor
  • emerken bile genzine süt kaçırıyor (hemen omza yatırıp gaz çıkarır gibi ama biraz yukarıya vurmak çok fayda sağladı)
benim duruma bakacak olursak:
  • bir ayın sonuna gelindiğinde dikişlerim iyileşti, daha rahat hareket edebiliyorum hatta (biraz mecburiyetten) temizliğimi kendim yapıyorum.
  • kanamalarım hala lekelenme şeklinde devam ediyor
  • sırtım, omzum ve çok yorulduğumda belim ağrıyor
  • bir ay bitince spora başladım
  • yerli yersiz ağlamıyorum ama çok sinirliyim
  • bazen çocuklarla ilgili halusinasyonlar görüyorum 

böcük kardeşini kıskanıyor, oyuncak paylaşmak istemiyor, sadece 1 tane çıngırak verdi. oysa bütün kıyafetlerini ve beşiğini kolaylıkla paylaşmıştı. o kıskançlıktan hırçınlaştıkça ben sinirleniyorum. kısır döngüye girdik tam anlamıyla. kendi sinirimi ve onun hırçınlıklarını geçirmenin yolunu arıyorum.

sanırım bu kadar. iki çocuk arasında bu kadar fark olabileceği hiç aklıma gelmezdi, her insanın kişiliği farklı ve bu durum yeni doğan döneminde bile belli. büyük kızım çok ağlardı, küçüğüm daha az ağlıyor. bu durumda anne paranoyası devreye giriyor (hasta mı acaba?). ama yine de ikinci çocuk güzel, kalabalık aile olmak güzel.

sevgiyle:)

zayıflama günlüğü, 9. gün,

31 temmuzda kilo değişimi yok 88.3 yediklerim karman çorman oldu, dikkat etmeye çalışıyorum ama zor oluyor, özellikle annem geldiğinde veya ben gittiğimde. bakalım bu sorunu nasıl aşacağım. annemde yedim de yedim, ama en azından evden anneme kadar yürüdüm, bir de pazara gittim. bu böyle nasıl olacak bilmiyorum, yalnızken başarabiliyorum ama birileri olduğunda onlarla birlikte çok yiyorum.