29 Aralık 2015 Salı

sıfır noktası,

yıllardır kendimle ilgili bir şeylerden şikayet ederim, kilomdan, gözlerimin altındaki morluklardan, ellerimin biçim değişikliğinden. bembeyaz saçlarımdan ve daha bir sürü şeyden. her yılbaşında her doğum günümde ve hatta her yeni dönem başlangıcında bunu değiştirmek için karar verir ve nedendir bilmem bu kararı hiç uygulamam. yeterince kararlı değilim, genel olarak hayatımın tamamında böyleyim üstelik.

geçenlerde facebookta gezinirken sibeldiyebiri adlı bir sayfa ile karşılaştım. neredeyse tüm pazar günü sayfayı inceledim ve motive oldum. sonra dün sabah kendi fotoğrafımı çektim ve acı gerçekle yüzleştim. yıllar var ki ben kendime yakından bakmamışım, çünkü gerçekten şok geçirdim. son zamanlarda özellikle son 2-3 yıldır fotoğraf çektirmek istemiyordum, çünkü gördüğüm şey beni rahatsız-mutsuz ediyordu, ama dün gerçekten şok oldum. kendime nasıl kötü davranmışım bu kadar. sanki kendimi cezalandırmak için elimden geleni yapmışım.

28.12.2015
şu anki halim bu, gıdıklı, saçı darmadağınık, yüzü gülmeyen, elindeki telefonun dengesini sağlayamayan, aslında bunları facebook vs gibi beni tanıyan insanların bulunduğu mecralarda yapmak isterdim ancak o kadar medeni cesaretim yok. onların bende gördüklerinin bu olduğunu bilsem bile bunu kendime yüksek sesle söyleyecek cesaretim yok. bu nedenle blogda dökeceğim içimi, beni tanımayanlara ifşa edeceğim halimi. bir yandan da ölesiye korkuyorum internet sitelerinde kendimi tipe bak diye görmekten. ama korkunun ecele faydası yok ya da bu korku dize getirecek beni. şu an 93.4 kg ağırlığındayım, neredeyse 0.1 ton. artık bir cisim yaklaşıyor diye adlandırılabilecek noktadayım.

umarım bu sefer hayatımda aksi giden her şeyi düzene koyabilecek kadar kararlı olabilirim.

17 Nisan 2015 Cuma

sana gül bahçesi vadetmedim

yazarı: joanne greenberg
yayınevi: metis
sayfa sayısı: 282
çevirmen: nesrin kasap

okurken hem zorlandığım hem de keyif aldığım kitaplardan biriydi. kitap ağacının nisan ayı olarak seçtiği bu kitap, uzun zaman sırf adından ötürü merak ettiğim ancak içeriği hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığım bir öyküydü. adına bakıp hayal ettiğimden bambaşka bir yola çıkardı beni. okurken önceleri ya ama bende böyle hissediyorum sıklıkla diye düşüncelere daldığım ancak böyle düşündüğümü fark edebildiğime göre sorun yok kararına vardığım, bir şizofren gözünden hastalığının anlatıldığı konusu güzel ancak edebi olarak bazen çok verimli olmayan bir kitap. ama o kadar çok yeri işaretledim ve insanların birbirlerine davranışlarının berbatlığını, bunun feci sonuçlarını, olayları yorumlayışımızın bizi gerçekten hasta edebileceğini düşündüren, hastalık (delilik) ile sınırın ne kadar ince olduğunu anımsadım. ve hatta insanı yaşadığı toplumda çöküntüden ya da delilikten koruyan şeyin ne olduğuna dair uzun uzun düşündüm. en çok dikkatimi çeken dünyada adaletin olmadığının vurgulanması ve bu esnada kurulan o güzel cümle sana gül bahçesi vadetmedim ve ayrıca cehennemde olan insanlar için şeytanın sadece bir kişi oluşuydu. en sonda yer alan insan onuru ve bunun korunması ve iletişimde kalmak yani dünya gerçekliğinden kopmamak için var güçle çalışmak ise bir akıl hastasının gözünden kaybedilmemesi gereken en önemli olgu olarak vurgulanmıştı.

okunmasını tavsiye edeceğim ancak hemen arkasına bir new york times best seller okunarak getirdiği ağır yükten kurtulunması gerektiğini düşündüğüm güzel bir kitap #sanagulbahcesivadetmedim

sevgiyle ve kitapla :)

13 Nisan 2015 Pazartesi

zaman planlama

bir süredir zamanı düzgün kullanamama ve sonucunda planladığım işleri yetiştirememe sorunuyla uğraşıyorum. bu nedenle bugün bloglar arasında biraz gezindim ve bazı ilkeler belirledim kendime bakalım ne kadar başarılı olacağım.

öncelikle zaman tüketen etkenler:

1. sosyal medya ve internet => en büyük problemim, sayfalar arası gezinmem bitmiyor bir türlü
2. misafir => bir çay ya da kahve içmeye gelen arkadaşlar konsantrasyon katili, ya da yemek sonrası uzayan muhabbet
3. toplantılar => çok sık olmuyor ama olunca çok uzun sürüyor
4. dağınıklık => ortalık dağınık olunca düzgün çalışılmıyor net
5. kararsızlık => ikinci büyük problem, çok iş var ve öncelik sırası olmadığı için kafam allak bullak, hiç birisi yapılmıyor bu durumda.

bunlar için kendime çıkardığım önerilere gelince:

1. en önce kendine nazik ol, yapamadıkların için acımasız davranıp moralini daha da çok bozma.
2. yapacağın işi küçük parçalara böl ve yaptıkların için kendine ödüller koy.
3. yazarak zihnini toparla, dağınık düşünceleri sıraya koy.
4. gevşe-gevşe-gevşe.
5. dikkat dağıtıcılardan uzak dur.
6. işe özel plan yap ve plana uymak için azami çaba göster. çalışma sürelerini belirle.
7. bir işi ilk kez ya da son kez yapıyormuş gibi yap.
8. belirli bir süre çalış, her saat başı 10 dk mola ver. çalışırken sıkıldığında beş dakika daha çalışmaya devam et.
9. konsantrasyon kayıplarını işaretleyeceğin kontrol çizelgesi yap. gün içindeki çalışma kayıplarını bu çizelgeye işaretle.
10. önce zor işleri yap. önemli görüşmeleri sabah yap.
11. not alma alışkanlığı edin.
12. yıllık plan, aylık plan, haftalık plan, günlük plan yap.

bu durumda bugün kendime plan yaptım.
önceplanları:
2015 yılı için planım
1. 4 makale yollamak
2. eylülde tubitak projesi yollamak

nisan ayı için planlarım
1. elimde yazılı olan iki makaleyi uygun dergilere göre düzenleyip yollamak ancak makaleleri bir kez daha cümle cümle okumak

14-20 nisan haftası için planlarım
rt makalesini düzenlemek ve yollamak

14 nisan için planım
hocaya bilgilendirme maili atmak (9-10)
makalelerin çıktılarını almak (9-10),
ders için hazırlık yapmak(10-12)
dersi unutmamak (13-14.30)
notları girmek  (15-16)

bakalım nasıl gidecek. buraya yazmakta bir tür zorlama olacak kendime. umarım artık kafa karışıklığından kurtulur planlarımı gerçeklerim yaparım...

hobi planları ise
2015 yılı için
52 kitap okumak
kitap ağacı toplantıları düzenlemek
4 arkadaşıma fular örmek
kutu boyama işini ilerletmek

nisan ayı için planlarım
4 kitap daha okumak
3 kutu boyamak, süsleme için fikir bulmak,
kitap ağacı toplantısı düzenlemek

14-20 nisan haftası
küçük sırlar kitabını bitirmek
acımak kitabını bitirmek

sevgiyle:)

11 Nisan 2015 Cumartesi

neredeyim ben?



kafamda bin tane soru? neredeyim ben? ne yapıyorum? neden başaramıyorum?
düzen sağlayamıyorum? düzeni devam ettiremiyorum?
türkiye gibiyim sistemim sistemsizlik oldu. ama neden?
 bir şey okurken ya da izlerken aklım dağılıveriyor neden?
çok fazla işim oluyor ve bunları bir düzen içinde bitiremiyorum neden?
neden planlarımı uygulayamıyorum mesela? neden her işim son dakikaya kalır oldu?
aklım neden bu kadar karışık?

toplumun hırslarına kapılmadan kendimle rekabet edeceğim sadece derken neden bu rekabetin bu kadar dışında kaldım ve neden bu kadar rehavet içindeyim? ve nasıl çıkacağım bu saçma sapan döngüden?

evet biliyorum durumun farkında olmak bile çözüm için atılmış adım ama çözüm neden bu kadar uzak?

kafamda deli sorular?

1 Mart 2015 Pazar

sosyal medya ve ben



çağımızın tutkusu sanırım sosyal medya. birbirimizden o kadar uzak ve birbirimize o kadar yakınız ki sosyal medyadan kopamıyoruz. birbirimizden çok uzağız çünkü en yakınımızdakilerle ortak noktamız kalmamaya başladı.  ortak noktalarımız olduğunu düşündüklerimiz ise uzakta. tanıdıklarımızdan uzak kalmak, ttanımadıklarımızla yakınlaşmak istiyoruz. hem saklı kalmak hem de görünür olmak. ikircikli bir durum vesselam.
 sosyal medyada yer almazsam kendimi garip hissediyorum artık. facebook, twitter, blogger, whatsapp, instagram, ekşisözlük, vikitap, bilumum internet sitelerinde hesabım var ve fink atıyorum :p.  internete bağlı, kocaman ekranlı cihazlar ile her an başkalarının yanındayız. Ben böyleyim en azindan. Bulunduğu ortamda sıkılan, başka dünyalara açılmak isteyen, ya da yaptığı herşeyi paylaşmaya çalışan ama bunu tanımadığı veya uzakta olan insanlarla yapmaya çalışan garip varlıklar olduk her birimiz. Bu durumdan memnunum galiba yoksa bu kadar içinde yer almazdim bu sistemin.
Seviyorum seni sosyal medya. anonim kalabilmek istiyorum. Sevmediğim ama bazı nedenlerle yanında kalmak zorunda olduğum insanları kendinden uzak tutabilme yolumsun bazen. özgür olmanın anahtarı


İşte öyle bir iç dökme. Sevgiyle :)

28 Şubat 2015 Cumartesi

tam 3 yıldır



tam üç yıldır ben blog yazıyormuşum, ayda bir yazı çoğunlukla, çok yazamıyorum nedense. üstelik her gün yazacak bir sürü şey oluyor aklımda ama iş blog başına oturup yazmaya gelince nedendir bilmem çok üşeniyorum. gerçi ben neredeyse her şeye üşeniyorum ya neyse

aklımda beliren yazıları yazabilmek ve seninle daha çok ilgilenebilmek dileğiyle sevgili bloğum: doğum günün kutlu olsun...

mini köstebek pastalar

kızlarımın kek sevmeleri nedeniyle bin bir çeşit kek yapmaya çalışan zavallı ben. yeni keşiflerden birisi de bu oldu.
malzeme:
3 yumurta
1 su brd. şeker
1 su brd. sıvı yağ
1 su brd. süt ya da yoğurt
1 pk vanilya ve hamur kabartma tozu ve kakao
aldığı kadar un

1 pk. creme ole

yukarıdaki malzeme ile kakaolu kek yapılır. pişerken creme ole tarifine uygun olarak hazırlanır. kek piştikten sonra bir bardak yardımıyla yuvarlak kesilir. parçaların üzerine 2 kaşık kadar creme ole konulur. kalan kek parçaları creme olenin üzerine ufalanır. buzdolabında dinlendirildikten sonra servis yapılır.


sevgiyle :)

20 Şubat 2015 Cuma

fincanda kek

büyük böcüğüm keki çok seviyor özellikle kakaolu olanı. dolayısıyla bizim evde sık sık kek pişer. ama ben hep aynı keki yapmaktan sıkıldığım için çeşit yaratmaya çalışıyorum. bu kek tariflerde gördüğüm ama denemeye korktuğum bir pişirme tekniğine sahip(ti). artık rahatlıkla yapıyorum.

malzeme:
normal kek hamuru için
1 yumurta
3 ç. k. şeker
1 su brd. un
2 ç.k. yoğurt
2 ç.k. sıvıyağ
1/2 pk. kabartma tozu ve vanilya

kakaolu kek için
1 yumurta
3 ç. k. şeker
1 su brd. un
2 ç.k. yoğurt
2 ç.k. sıvıyağ
1/2 pk. kabartma tozu ve vanilya
1 ç.k. kakao

malzemeler ile biri kakaolu biri sade iki ayrı kek hamuru hazırlanır. yağlanan fincanlar içine 1 kaşık sade kek-1 kaşık kakaolu kek-1 kaşık sade kek-1 kaşık kakaolu kek olacak şekilde bir kaç katman dökülür. fincanın yarısına kadar gelmeli hamur yoksa pişerken taşabilir. fincanlar içi kek hamuru kadar sıcak su dolu tepsiye konulur ve 160 derecede 25-30 dk pişirilir.

soğuduğunda fincandan çıkarılır ve ortadan bölünerek servis edilir. afiyetle yenir, kilolar alınır vs. vs. vs.



sevgiyle :)


18 Şubat 2015 Çarşamba

simsiyah

simsiyah ile ilgili görsel sonucu

Gündüzümüzü de çalmışlar....

öyle karanlık günler yaşıyoruz ki toplum olarak kendimizi kaybettik, en son neye sevindiğimizi hatırlamıyor ama en son neye üzüldüğümüzü, ayaklandığımızı çok iyi hatırlıyoruz. işte en son özgecan için ayaklandık, erkek şiddetinin son marifeti, burada bitecek mi bu şiddet, bence mümkün değil. ayaklandık ama hepimiz siyah giydik, günlerdir konuşuyoruz belki bir kaç gün daha hararetle konusacağız ve sonra unutacağız tıpkı diğer şiddet mağdurlarına yaptığımız gibi.

günlerdir facebookta, twitterda, bloglarda, ekşisözlükte, haberlerde ve tartışma programlarında kadına şiddeti, tecavüzü, tacizi lanetliyoruz ama bunları bitirmek için ne yapıyoruz, benim için mühim olan soru bu şimdi. ne yapıyoruz toplumun bu sorunlu tarafını düzeltmek için. tek başımıza bile olsak tacize savaş açıyor muyuz? erkeklere tacize uğradığımızda ne hissettiğimizi anlatabiliyor muyuz?

hakkımız olanı istemekten bıktım ben, eşit görülmemekten, istediğimin kadın hakkı-insan hakkı olduğunu sürekli belirtmekten. benim kendi adıma bundan sonra ki savaşım budur. yolda belde taciz edildiğimde ne olacak ki diye peşini bırakmayacağım. tacizcileri şikayet ve teşhir edeceğim. kadın hakları-insan hakları için...

sevgiyle

27 Ocak 2015 Salı

yazamıyorummmmm

tonlarca yazacak şey birikti, unutmadan yazmam gereken bir dünya şey ama ben yazamıyorum, sanki vaktim yokmuş gibi hiç bir işimi yetiştiremiyorum. oysa ki biraz planlı olabilsem neler neler yapacağım. ama planlı olmayı beceremez oldum. en iyisi kendime bir takvim notları oluşturayım. klavyemin altında duran haftalık bölümlü yapraklı takvime. en sevdiğim takvim tipidir, üzerine notlar alabildiğim, gün içinde planlarımı yapabildiğim ve hatta çoğunlukla notluk yerine kullandığım.

hepimiz biliyoruz vakit nakittir, ve vakti doğru kullanmak çok önemlidir, ama uygulamaya gelince ne kadar zorlanıyoruz aklımızı çelen şeylerden kurtulmaktan.

evet kesinlikle geldi vaktimin kıymetini anlamanın zamanı, o yüzden bugünden sonra başlıyorum biriken blog yazılarını yazmaya, yarım kitaplarımı bitirmeye, yapılacak işlerimi düzenlemeye vs. vs. vs.

karman çorman düşüncelerimi karman çorman yazdım yine :p


15 Ocak 2015 Perşembe

meniere seni hiç sevmedim. vertigoyuda sevmezdim zaten...

aralığın başlarında bir gün anormal bir baş dönmesi ve mide bulantısıyla doktor doktor gezdim ve kulak burun boğaz uzmanı hastalık hikayesine bakarak bir kaç manevra ile meniere atağı geçirdiğimi söyleyip iki ilaç ile acile gönderdi ve o günü acilde geçirdim. sonrasında bir hafta boyunca kendime gelemedim, sersemledim ama geçti. ve ben zannettim ki bir daha olmayacak. ama bu hafta başında yeni bir atak-kulak çınlaması- baş dönmesi-mide bulantısı döngüsü geçirdim.

merakımdan ulu google'a sordum nedir bu meniere diye. amannn baya dertli ve ne yazık ki kesin nedenleri ve tedavisi bilinmeyen bir hastalıkmış. tuz yememek gerekiyormuş, tuz iç kulakta sıvı artısına neden oluyormuş, bu artış ise denge problemlerine (tek başıma tuvalete gidemediğimi söylesem denge sorunlarını tarif etmiş olurum belki). ayrıca iç kulakta sodyum zengin sıvılar ile potasyum zengin sıvılar birbirine karışıyormuş. bu nedenle sodyum tüketimini kısıtlayıp potasyum alımını artırmak gerekiyormuş.

e tuz yasak olunca yoğurt-süt ve salatadan başka bir şey kalmıyor geriye. bütün yemekleri tuzsuz pişiriyorum ama salça koyunca onu da yiyemiyorum. peynir yok, zeytin yok, ne var? diye sorasım geliyor ama sormuyorum. sabah bir bardak süt ile muz, ara öğün meyve, öğlen yoğurt salata, öğleden sonra muz, akşam yoğurt, tuzsuz salçasız çorba, salata şeklinde bir beslenme döngüsüne girdim. çünkü et tuzsuz yenmiyor, ben yumurta sevmem, sebze yemeklerinde salça var vs vs.

ama her durumdan bir #sukurvesilesi çıkarmayı kendine şiar edinmiş bir insan olarak bu durumun kilo vermemde epey faydalı olduğunu söylemeliyim.


sevgiyle :)

9 Ocak 2015 Cuma

neden zayıflayamıyorum?

diyet yapıyorum, her daim yediklerime dikkat ediyorum, spor da yapıyorum ama neden zayıflayamıyorum? kafamı meşgul edip duran bu soruya cevap ararken mahmure'de neden zayıflayamadığıma dair listeler gördüm. yav maddelerin yarısından çoğu benim için yazılmış. şimdi bunları madde madde değiştirmek için uğraşacağım. 
  1. kendi çapında yapmak- ileri gitmemek yani diyetin ve sporun hakkını vermemek
  2. çok sık tartılmak
  3. bir lokmacık derken hepsini yeyip bitirmek
  4. aman neyse diyet bozuldu zaten deyip yemeye devam etmek
  5. spor yapmayı ertelemek
  6. konuşmaların hep yemekle ilgili olması
  7. boş vakitlerde yemekle ilgilenmek
  8. diyeti bozduğunu kabullenip haddinden fazla yemek
  9. battı balık yan gider demek
  10. plansız olup menü planlamamak
  11. doymaya rağmen yemeğe devam etmek
  12. yeterince su içmemek
  13. özel zamanları yemekle ödüllendirmek
  14. karamsar olmak
  15. hızlı yemek
  16. evde kek kurabiye bulundurmak, şekerleme çikolataların göz önünde olması
  17. açılan paketi, tabaktaki yemeği bitirmek, porsiyon kontrolü sağlamamak
  18. çok bol ve rahat kıyafetler giyerek beden imajından kaçmak
  19. kendini şişman olarak kabul edip iyiye ulaşma konusunda inançsız olmak
  20. tv-bilgisayar karşısında yemek
  21. çok fazla vakti tv-bilgisayar karşısında geçirmek
  22. yemek pişirirken veya sofra kurarken tadım yapmak
  23. her günü tam anlamıyla yaşamamak-dolayısıyla duygusal açlık yaşamak
  24. sporu zorunluluk olarak görmek
işte böyle bundan sonra her bir medde için çalışacağım, ilk hedefim su içmeyi başarmak. fark ettim ki günde bir bardak bile su içmeden kahve-çay ikilisiyle su ihtiyacımı karşılamaya çalışıyorum. bugün özel olarak dikkat etmeye çalıştım ve yarım litre kadar su içtim. oysa günlük ihtiyacım 2.5 litre. bakalım bu hafta özel çaba göstereceğim. 

sevgiyle :)


8 Ocak 2015 Perşembe

1. hafta

2015 yılı için hedeflerim arasında en çok önemsediklerimden birisi kilo vermek. bu hafta sanırım adet döneminde olmamın etkisiyle eh birazda tatil ve yılbaşı rehavetiyle gidip gelen bir kilo döngüsü yaşadım. yani performans kötü. bakalım haftaya ne olacak.

sevgiyle :)

7 Ocak 2015 Çarşamba

bere

Bu çok kolay ama bir o kadar da havalı bereyi annemin bir komşusu büyük kızıma yapmış. Komşum çok beğenince bende ona ve küçük kızıma da yaptım. Kalan ipten kendime bir kulaklık mi desem alinlik mi desem soğuktan korunmak için resimdeki şeyi! Ördum. Bere için 28 ilmek başladım. 7 ilmek haroso 1 ilmek düz 20 ilmek haroso ordum. Berenin modelini oluşturmak için 20 ilmek kisminda her ilmekte sis başına bir kez doladım. Sonraki sırada bu boş ilmegi ormeden söktum.  Böylece bedenin arka kısmı gevşek gevşek oldu.
3 çile en kalın, makarna tabir edilen ipten kullandım. 6 numara sis ile ördüm. İki bere bir kulaklık oldu.
Kulaklık için 15 ilmek ile 52 sıra haroso ordum. Ortadaki beş ilmegi söktum. İplikler bir birinden geçirerek saç örgüsü yaptım. Arkasını gevşemesi için teyelledim. Uçlarını diktim. Bu haftaki elişi marifetlerim bunlardı.

Küçük hanım beresini hiç çıkarmıyor. Çok sevdi.

Sevgiyle �😃

Not: telefonda ancak Bu kadar yazabliyorum. İmla hatalarını görmezden gelin lutfen.

5 Ocak 2015 Pazartesi

tahinli çörek,

en sevdiğim çörek çeşidi tahinli olanlar, o yüzden farklı farklı yapıp duruyorum. bunu ise haşhaşlı çörek gibi mayalı hamur ile yaptım, çiçek çiçek dizdim.

malzemeler:
1 yumurta
125 gr tereyağ
1/2 su brd. zeytinyağı
1 su brd. ılık su
1 su brd. ılık süt
1 pk hazır maya
aldığı kadar un
tuz-şeker

yukarıdaki malzeme ile ele yapışmayan yumuşak hamur yaptım. 1 saat mayalandırdım. merdane ile incecik açtım. üzerine tahin sürdüm. rulo yapıp 2 cm eninde kestim. borcama haşhaşlı çörek gibi sıkışık sıkışık dizdim. üzerine 2 kaşık toz şeker serptim. 180 derecede 35 dk pişirdim.

afiyetle yedik.

sevgiyle ve afiyetle :)


3 Ocak 2015 Cumartesi

cocuk da yaparim kariyer de

Sana ne kardeşim ister çocuk yaparim ister yapmam. Canım ister 1 tane ister 9 tane yaparim.
Sana ne kardeşim ister evde oturur tv izlerim ister çalışır kariyer yaparim.
Sana ne kardeşim ister para biriktirir ister savururum.
Sana ne kardeşim ister pasaklı ister süslü gezerim.
Sana ne kardeşim ister şarap ister çay içerim.
Sana ne kardeşim ne istersem onu yaparim. Çünkü ben kadın değil her şeyden önce bir insanim. Boyum daha kısa diye, zarifim diye, cinsel organın dışarda değil diye daha aşağı değilim senden. İnsanim her şeyden önce ve canım ne isterse onu yaparim.
Çocuklarımla nasıl ilgileneceğimi de bilirim, iş yerinde nasıl davranacağımı da. Kafam en az seninki kadar çalışıyor. Okuduğumu en az senin kadar iyi anlıyorum. Üstelik çalışan bir anne olduğum için daha planlıyım ve her şeye yetişecek kadar güçlüyüm. Bu benim seçimim. Bırakın buna ben karar vereyim. Çünkü ben herşeyden önce insanim.

2 Ocak 2015 Cuma

zencefilli tarçınlı yeni yıl kurabiyesi

bu sene yılbaşında bizim için değişik ama aslında geleneksel bir kurabiye yapmak istedim. internette epey bir tarif okuduktan sonra  bu kurabiyeleri gördüm. sanırım asıl tarif portakal ağacında ama ben kabartma tozu da ekledim ve kalıpla şekillendirdim.

malzemeler:
1 yumurta
8 kaşık pekmez
3 kaşık şeker
125 gr tereyağ
2 çay kaşığı zencefil
2 çay kaşığı tarçın
1 pk vanilya
1/2 pk kabartma tozu
15 kaşık kadar un

önce şeker ve yumuşak tereyağını mikserle krem kıvamına gelene kadar çırptım. sonra pekmezi ve yumurtayı ekledim ve çırpmaya devam ettim. sonra kuru malzemeleri ekledim ve hamur yaptım. merdaneyle açıp kalıpla kestim. 150 derecede 20 dk pişirdim. kurabiyeleri fırın soğukken koydum. böylece serin fırında piştiler. kızlarda üstlerini zevkle süslediler. süslerken yarısını yediler. hatta küçük börtü hepsini ısırıp ısırıp bırakmış. hepsine kalite kontrol yapmış yani :).

kurabiyeler ağızda dağılmadı ama lezzetliydi, şekeri az pekmezi bol tadı yerinde yeni yıl kurabiyeleri. fotoğrafı süslenmeden çekmiştim, kızlarımın muhteşem süsleri yok ne yazık ki.


sevgiyle ve afiyetle :)