kumral ada mavi tuna 1997 yılında yazılmış, everest yayınlarından çıkmış ve 499 sayfa. derin bir aşk ve aynı zamanda kurtulamamanın hikayesi.
2012 yılında okuduğumda şunları düşünmüşüm. şimdi ise fikrim baya değişti kitap hakkında. demek ki neymiş zaman kişiyi gerçekten çok değiştiriyormuş. aynı kitaptan başka tatları alacak kadar çok hem de.
buket uzuner sevdiğim bir yazar ve sevme nedenim şok edici kitap sonları. kitap boyunca sizi bir şeye inandırıp sonra onu yerle bir etmesi vs. ama daha önce de inandığım gibi tuna akıl hastanesinde ve iç savaş onun beyninde.
ülke gündeminin de etkisiyle topluma bakış daha çok etkiledi ama yine de bazı yönler oturmadı benim kafamda. aydınlık ve modern yön sadece bir gruba ait değilmiş bunu çok iyi anladığımız için belki de.
kitapta en çok üzüldüğüm yine aras'ın ölümü oldu ve en çok acıdığım ve kızdığım ise meriç. artık sessiz sedasız saman altından su yürütenlere her zamankinden çok öfkeli olduğum için belki. zavallı tuna güçlü karakterlerin arasında ezilen ince ruhlu bir çocuk, ada ise hiç kimseye dirlik vermeyen bir bencil.
etkilendiğim pek çok cümle olsa da şunu demek isterim ben:
"evin içine ve dışına cömertçe serpiştirilmiş bakımlı çiçeklerin, yalnızca renk ve kokularıyla sevinç saçtıklarını anlatmak, aslında hiç bir şey anlatmamaktır. çünkü bu manzarayı arkadan destekleyen duygu; devamlılık, yaşama bağlılık ve geleceğe umuttur. bu çiçekler sorumluluk alacak kadar iyi hissetmeyi, ilgiyi, yaşama evet demeyi, direnmeyi ve ayakta kalmayı simgeler."
hayatımızda çiçeklere yer açalım ve kurtulalım şu karanlığımızdan.
neyse işte öyle.
sevgiyle :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder