iletişim yayınlarından çıkmış 136 sayfalık bir kitap bir süre yere paralel gittikten sonra. okuduğum ilk barış bıçakçı kitabı. kısa ama biraz karışık bence. kişiler arası geçiş çok hızlı ve bu nedenle anlaşılması zor. bu karakter hikayeye neden girdi anlaması zor geliyor. ama çok sağlam bir underground yapısı var. sistem eleştirisi fazlaca. aile yapısına ya da aile içi bağnazlığa farklı bir bakışla dikkat çekiyor.
hikayede başak-umut-türkan ailesi sistemin dışında kalan ve bu nedenle klasik bunalımları olan ya da bazı bunalımlara sahip oldukları için anlaşılmayan ve sistem dışında kalan aile. umut'un arkadaşı abidin dönem dönem anlatıcı ve seyirci bazen ise hikayenin ana kahramanına dönüşen yan kahramanı, selma bedeni yaşamaya devam eden ama ruhu ölmüş bir zavallı. canan ve ayla sisteme sıkışmış iki insan canan çıkmaya çalışsa da ayla temizlik yaparak bastırılan dünyasını yok eden türk annesi.
hikayede yer alan kişiler farklı adlarla pek çok son dönem yazarının değindiği temel türk yazın karakterleri oldular. ancak bir süre yere paralel gittikten sonra bunlara rağmen insanda nasıl yani kargaşasını oluşturabilen güzel bir kitaptı. ayrıca bence intihar eden başak değil umut'tu ama kurtarılmıştı ve başak onun ölen yönünü temsil ediyordu. okunmaya değer puanın 8/10.
"ona bir gün her şeyi anlatabileceğimi düşünüyorum, hep beraber içinde bulunduğumuz bu cehennemi, bu sıkıntıyı, bu intiharı..." (13)
"en ufak bir hayat belirtisi bile göstermiyorlardı, ne garip yaşamaya değil ceza çekmeye gelmiş gibi görünüyorlardı." (21)
"herkes kendisinden daha neşeli ve daha hızlı görünüyordu. bütün şehir neşeliydi. onunsa içinde berbat bir mağlubiyet hissi vardı." (28)
"güzel bir anı gelecekte yeniden yaşamayı güvence altına alarak elde edilen mütevazi bir sonsuzluk duygusu." (44)
"iyi biri olmak, benden daha kötü birine yardım etmek, mezarlığa gide gele kazanılan meleksi ve mermersi bir iyilik... hayat devam eder. bazı çiçekler susuzluğa ve unutulmaya dayanır. hayat her zaman devam eder, bunu herkes bilir." (55)
"özlemek duvarları en yüksek, kaçılması en zor hapishaneydi." (58)
"bir duygunun ifade edilmesiyle, adının konulmasıyla kınından çıkan bıçak gibi keder..." (61)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder