29 Mart 2012 Perşembe

Firik pilavı,

annemin lezzetinden hasretle bahsettiği, ah ne güzel olurdu dediği bir şeydi firik benim için çocukluğumdan itibaren. kokusunu, tadını, görünümünü çok merak ederdim. bu sene teyzem bulmuş, birazda anneme vermiş. ben de böylece görmüş oldum. efendim firik iri bulgurun daha yanık görüneni, ben hep yeşil hayal ederdim oysa ki. kokusu hafif dibi tutmuş bulgur pilavı gibi, hafif bir yanık kokusu var. tadı ise muhteşemmm.
teyzem bire bir ölçülerle bulgur pilavı gibi pişirmiş ama ben internette biraz araştırdım, pek çok tarif okudum ve anneme anlattım. annem de biraz kendince değiştirerek uyguladı. ama sanırım en güzel tarif http://www.gaziantep.net/mutfak/ adresinde bulduğum. gerçi biz biraz daha farklı yaptık.

önce malzemeler tabi ki:
1 su bardağı firik buğdayı
1 su bardağı kalın bulgur
1 su bardağı nohut
tam miktarı bilmemekle birlikte 400 gram kadar kuşbaşı et (bizim kullandığımız dana idi)
2 su bardağı et suyu
2 su bardağı su
1 kaşık biber-domates salçası


gelelim yapılışına, eti haşladık ve suyunu süzdük. iki bardak et suyu ile iki bardak suyu tencerede kaynamaya bıraktık. su kaynayınca biraz tuz ilavesiyle firik-bulgur karışımını bu suya ekledik. firik-bulgur karışımı biraz pişince buzlukta her daim hazır bulunan haşlanmış nohutu ekledik. pilav pişerken bir tavada haşlanmış eti biraz yağda salça ile beraber hafifçe kavurduk. pilav piştiğinde eti pilavla harmanladık ve afiyetle yedik. bize biraz ağır geldiği için suyun tamamını et suyu koymadık. ben bundan sonra her yerde firik aramaya başlarım, çünkü yediğim en güzel pilavlardan biri oldu.

tadınız tattırınız. afiyet olsun
sevgiyle:)

27 Mart 2012 Salı

Annemin Battaniyesi,

Annem evde kalan, bozulmuş, artık ve çöp olarak görülen ipleri atmaz, saklar hep. ama bir süre sonra bu ipler sepetler dolusu olur. bir yandan da ördüğümüz ve giydiklerimiz eskidikçe ve tüylendikçe bunu sökelim demeye başlar. bu artık ya da kullanılmış ipleri bazen kilim dokutur, bazen de böyle tekrar örerek değerlendirir. yaklaşık bir ay önce benim eskiyen kazaklarımı söktü ve bir sepet dolusu ip çıkardı kendine. sonra oturdu bu kocaman battaniyeyi ördü. motiflerle uğraşmayı sevmediği için çizgi çizgi örücem dediğinde ben bari çizgileri incelt-kalınlaştır, hareketli olsun en azından dedim.eh öyle de oldu. ince ipleri iki kat yaptı, bir ay uğraştı ve bu güzel battaniyeyi ördü. hatta o kadar çok ip birikmiş ki bu boyutta en az bir battaniye daha çıkar.



Anneciğim iki küçük diz battaniyesi daha yapmaya karar verdi elde kalan ipleri. bu battaniyeyi örerken ise iki dolgu-iki zincir yaptı her sırada. hanım dilendi bey beğendi modeli yani.annem dilendi biz beğendik:)siyah rengi tek sıra, diğer renkleri sırasıyla 3-2-1-2-3 sıra olarak uyguladı. çok şık ve kocaman bir battaniye oldu. battaniye 160 cm'e 200 cm boyutlarında. 

Bugün www.pasaj.com'da motifli bir battaniyenin 300 TL'ye (hakkıdır pek tabi ki) satışa çıkarıldığını görünce babama dedim ver battaniyenin parasını:). hatta düşünmedim değil, sırf kendimizi oyalamak için yaptığımız işlerin bir kısmını satışa çıkarsak annemle, parasını da ihtiyacı olan öğrencilere filan versek, bir nevi internet kermesi yani, güzel olmaz mı?

sevgiyle:)



25 Mart 2012 Pazar

Merhaba,

iki gündür son derece sıkıldım. dün 25 hafta kontrolü için doktora gittiğimde daha önce olmayan bir myomun 2 cm'e kadar büyüdüğünü öğrendim, bu durum oldukça korkutucu geldi bana doğrusu. üstelik bir ay önce hiç bir şey yoktu. ne ilk hamileliğimde ne de bu hamileliğimin başlangıcında saptanmış hiç bir şey olmadan aniden 2 cm'e büyüyen bir myom. doğrusunu söylemek gerekirse çok korkuyorum. gerçi doktorum korkmamam gerektiğini myomun rahmin üst kısmında olduğunu ve plasentaya yakın olmadığını söyledi, takip edicez ama östrojen hormonu nedeniyle büyüyebilir dedi. bir yandan yapılan tahlillerde demir hapı ve vitamin kullanıyor olmama rağmen kansız olduğum ve üst solunum yolları enfeksiyonunu yeni atlatmışken gelişen idrar yolları enfeksiyonu olduğunu gördük ve ben yine ilaç kullanmaya başladım. daha önce de şiddetli ve geçmeyen öksürük nedeniyle iki kutu antibiyotik kullanmak durumunda kalmıştım.
ne olacak bu kadar antibiyotikle bilmiyorum. ilaç kullanmadan bitirmek istiyordum, şimdi kendimi başarısız hissediyorum. moralim çok bozuk, moralim bozulunca bizim böcükle de yeterli ilgilenemiyorum, sevgilim iş nedeniyle uzakta. yapayalnız kaldım sanki, oysa annem yanımda. hamilelik garip duygular bütünü, başkaları ne kadar ilgi gösterirse göstersin illa ki sevgilisini yanında istiyor insan, hele ki zor zamanlarda, neyse yapacak bir şey yok. hafta sonunu bekleyeceğiz.

24 Mart 2012 Cumartesi

Eşime Kazak

eşimden sevgilim diye bahsetmeyi daha çok severim, daha yakın hissettiriyor. en son nişanlıyken bir atkı örmüştüm sevgilime, bir kez de evlendikten sonra kazak örmeye çalıştım ama ebruli ipte çizgiler umduğum gibi çıkmayıp denk getirmek zor olunca yarım bıraktım. bana bişey örmüyorsun hep kendine ve elanur'a (kızım) örüyorsun diye o kadar çok söyledi ki sevgilime bir kazak örmek farz oldu. aynı zamanda da baya zor oldu. çünkü erkekler için örgü örmek, yakayı, kolevlerini düzgün yapmak oldukça zor. zaten ilk yaptığımda kollar uzun, kolevleri pot ve omuzlar apoletli olmuştu. söküp düzelttim. birde tehdit savurdum bunu giymezsen sana bir daha birşey örmeyeceğim diye. aldığım cevap ise sen bana bi tane atkı örsene oldu. yani kazak beğenilmedi ki kendisiyle yaklaşık 3 ay uğraştım. önce resmi sonra yapılışı  sonra da şablonu geliyor. azzz sonnraaa...



ipimin rengi mavimsi gri, nako almıştım ama numarasını kaybetmişim. kazağın modelini ise küçük hanımın ön sayfasını yırttığı bir örgü dergisinden çıkardım.

kazağın lastiklerini bir düz-bir ters 30 sıra düz lastik yaptım. bundan sonra ise modelini uyguladım. modelde ilmek sırası 3 ters-1 boş ilmek-1 ters-1düz-1 ters- 1 boş ilmek-3 ters- 2düz-2 ters- 2 düz şeklinde devam ediyor. 2 düzden sonra tekrar 3 ters ile model başına dönülüyor. kazağın yana gelen kısımlarında 3 ters ile bitmek gerekiyor. ben en kenarlara dikiş payı olması için ikişer düz ilmek koydum. bu şekilde model konulduktan sonra dönüş yapılan sırada boş alınan ilmekleri tersinden ördüm ve resimde gördüğünüz direkler oluştu. boş ilmeklerin arasındaki tersleri düz, düzü ise ters olarak ördüm, yani oradaki üç ilmeğe pirinç uygulamış oldum. 2 ters-2 düz- 2 ters olan seriyi ise geldiği gibi ördüm ve 12 sırada bir kez saç örgüsü olarak kıvırdım. umarım anlatım düzgün olmuştur, birde renkli şablon yaptım. işte burada,


kolevi kesimlerini yaparken arkayı 4-3-2-1 sırasıyla, önü ise 5-4-3-2-1 sırasıyla kestim. önde 4-3-2-1 yapınca potluk yaptı çünkü. yakasını ise hafif dik duracak bisiklet yani yuvarlak yaka şeklinde kestim. yakayı ayrıca 100 ilmek örüp, ilmek dikişi ile yani ilmekleri tek tek dikerek yaptım. kolları da 4-3-2-1-1 şeklinde her sırada bir ilmek keserek devam ettim, böylece yuvarlak kol kesimi oldu. uygun boya gelince kalan ilmekleri tek seferde kestim.

kazağın ön ve arkasını 106 ilmek başladım. kolları 54 ilmek başladım model koyarken 2 şer ilmek artırdım ve her sırada bir sağ bir soldan ikişer ilmek artırdım. kesim yerleri ve yaklaşık kaç saç örgüsü olduğunu şimdi unuttum. daha sonra sayar yazarım, böylece tüm sayılar netleşir.

sevgiyle:)


16 Mart 2012 Cuma

İçli Köfte

merhaba,

gaziantep'te yapılan en güzel yemeklerden birisidir içli köfte. yapması pek zor, yemesi pek zevkli, her zaman özlediğimiz içli köfte. anneme yalvar yakar yaptırdığım, sırf daha kolay yapabilmek için et kıyma makinesi aldığım içli köfte. aslında içli köfte için destan yazabilirim ama yazın becerilerim pek gelişmiş değil. bu nedenle girişe son verip köftenin yapılışını anlatmaya geçeyim bari.

öncelikle köftenin iç kıymasını bir gün önceden hazırlarsanız ve bir gece tam olarak yağları katılaşırsa daha iyi oluyor. içi için gereken malzemeler:

1 kilo yağlı kıyma
3 yemek kaşığı domates-biber salçası
0.5 kg ceviz
1 kg kuru soğan
karabiber-kırmızı biber- tuz

 bir kilo kıymayı güzelce suyunu bırakıp tekrar çekene kadar kavurdum. benim kullandığım kıyma oldukça yağlıydı bu nedenle ilave yağ koymadım ancak kıyma yağsız olduğunda tereyağ ilave ediliyor (ben margarin yerine tereyağ kullanıyorum). kıyma kavrulduktan sonra bir kilo çok küçük doğranmış soğanı ilave edip kavurmaya devam ettim. annemin değimiyle soğanlar ölünce salça, tuz ve baharatlarını koydum. güzelce karıştırdıktan sonra (bu ne demekse, güzelce karıştırmak???) kıymayı soğumaya bıraktım. kıyma soğudukça yağlı olduğu için yağlar katılaştı. bir gece bekleyince daha güzel oluyor.

ve köftenin hamurunun yapılışı, önce malzeme:
1.5 kilo çok ince çekilmiş bulgur (biz duru çiğ köftelik bulgur kullandık).
250 gram kadar irmik
1 yemek kaşığından az fazla biber salçası
2 yumurta (aslında yumurta yerine 250 gram çiğ köftelik et konuyor ama biz almayı unutmuşuz)
1 tane orta boy soğan rendesi
un
su
kimyon-tuz
köftenin dış hamurunu yaparken, rendelenmiş soğan, az su, tuz-kimyon-salça ve irmiği karıştırdık ve yoğurmak için kıyma makinesiyle çekmeye başladık (içli köfte ucuyla tabi ki). bir tur döndükten sonra hamura biraz daha su ekledik biraz elimizde karıştırdıktan sonra tekrar makineden geçirdik. bu esnada bulgur yumuşamaya ve hamur tutmaya başladı. sonra yumurtaları kırdık ve biraz un ekleyip karıştırdık. tekrar makineden geçirdik. yavaş yavaş olmaya başlayan hamurumuzu sürekli su vererek kıvamını alana kadar 2 kez daha makineden geçirdik. burada kıvamın olduğunu anlamanın yolu ise daha çok tecrübe elbette ama elinizle açmaya çalıştığınızda bulgur taneleri birbirinden ayrılmıyor ve bulgur tanelerini hissetmiyorsanız, hamur çatlamıyorsa hamur olmuş demektir. resimdeki hali daha tam olmamış. bu resmi çektikten sonra 2 kez daha makineden geçirdik.

hamur yapıldıktan sonra gelelim köftelerin yapımına. köftenin dış hamurunu makine ile yapmak işi oldukça kolaylaştırıyor ancak yine de köfteyi yapmak hala zor. yukarıdaki kadar malzeme ile 80 tane köfte oldu. tabi bu kadar köftenin yapılması yaklaşık 4 saat sürdü (hamur yapıldıktan sonra, hamurun yapılması ise bir saat sürdü).

yukarıdaki videoda anneciğimin köfteyi yapışını izleyebilirsiniz. köftenin nasıl yapıldığını anlatamıyorum. çünkü henüz ben de çok acemiyim, ama kararlıyım her seferinde daha çok sayıda köfte yapmayı başaracağım.
ve köftelerin bitmiş hali.
ne yazık ki köftelerin pişmiş halinin resmi yok çünkü resim çekmeye kalmadan evdekiler tarafından tüketildi. biz içli köfteyi çok seviyoruz ve kişi başı beş tane filan haşlıyorum.

köfteleri derin, kızgın yağda kızartabilirsiniz ama bence haşlanmış hali daha güzel oluyor, hem de hafif. haşlamak için derin bir tencerenin yaklaşık %70'ini su ile doldurun ve suyu kaynatın su kaynayınca limon tuzu ve tuz atın. limon tuzu köftelerin dağılmasını önler. bu suya köftelerinizi teker teker atın. köfteler tencereyi doldurmayacak, tek sıra dizili olacak. haşlanan köfteler su yüzeyine çıkar. delikli bir kepçe ile tabağa alarak sıcak sıcak servis edebilirsiniz. 

köftenin bizim ailede uygulanan bir de esprisi vardır. bir tane köftenin içine bir zeytin konur ve köfteyi yapan kişi bir talepte bulunur. annem genellikle tiyatroya gitmek ister, ancak tatlı veya dondurma da olabilir. zeytin kimin köftesinde çıkarsa bu talebi yerine getirir. bütün bu yorgunluğun bir karşılığı olmalı sonuçta. 

umarım düzgün anlatabilmişimdir.
afiyet olsun

sevgiyle:))











8 Mart 2012 Perşembe

Dünya Kadınlar Günü

kadına şiddet diye bir şeyin var olmayacağı, çünkü bunun insana şiddet olarak tanımlanacağı, pozitif ayrımcılığa ihtiyaç duymayacağımız, çünkü eşit insanlar arasında pozitif-negatif-nötr ayrımcılığın olmayacağı bir dünyada kadınlar günü kutlamak ya da böyle bir dünyada böyle bir vurguya ihtiyaç olmayacağı için kutlamamak dileğiyle, kadınlar günün(m)üz kutlu olsun...

kadına şiddet haberlerine sinir oluyorum. çünkü kadını insan olarak değil nesne ya da şey olarak görmenin en önemli kanıtı gibi geliyor bana. niye bir erkek diğerlerinden dayak yediğinde ya da öldürüldüğünde erkeğe şiddet diye bir tanımlama yapılmıyor. kadını hala insan olarak görmediğimizin en önemli kanıtı bence. önce kadın değil önce insan olmak istiyorum.

bir diğer konu ise pozitif ayrımcılık gibi saçma bir laf. kadının aşağı görüldüğünün en önemli kanıtlarından birisi de budur. nasıl yani beni aşağıda gördüğün için mi bana pozitif ayrımcılık uygulayarak beni kendi seviyene mi çıkarıyorsun. bunu diline dolamış kadınlara ise inanamıyorum. kendini aşağı görmek bana göre pozitif ayrımcılık talep etmek. eşit insanlar arasında pozitif ayrıma gerek olmaz ki.

insan olduğumun kabul edildiği bir dünyada yaşamak dileğiyle...

2 Mart 2012 Cuma

malhıta çorbası

merhaba,
bugün yöresel bir çorba olan malhıta çorbasını paylaşmak istiyorum. malhıta çorbası annemden öğrendiğim en güzel çorbalardan birisi. kırmızı mercimek ve dövme(aşurelik buğday veya yarma, Antep'te dövme deniyor) ile yapılan son derce lezzetli, besleyici ve doyurucu. gelelim yapılışına;

ben genellikle bir paket dövme aldığımda hepsini haşlayıp sonra kullanılmak üzere küçük paketler halinde buzlukta saklıyorum. bir kilo dövmeden yaklaşık 5-6 paket çıkıyor. bu paketleri kullanmak kolay oluyor. ihtiyacıma göre bir paket ya da 2 paket kullanabiliyorum. malhıta çorbasını yaparken büyük bir çay bardağı kırmızı mercimek, bir küçük paket haşlanmış dövme, bir tatlı kaşığı salça, bir çay kaşığı tane kimyonu düdüklü tencerede 20 dakika pişirdikten sonra üzerine yağda kızdırılmış kırmızı biber döküyorum. işte çorbam hazır. özellikle çocuklar için son derece besleyici ve doyurucu. afiyet olsun

malzemeleri tekrar yazayım, karışık oldu galiba:)

 1 büyük çay bardağı kırmızı mercimek
200 gram kadar haşlanmış dövme(yarma)
1 tatlı kaşığı biber-domates salçası
1 çay kaşığı tane kimyon
tuz
üzerine yağ-kırmızı biber


Resim pek güzel olmadı, çorbanın taneleri belli olsun diye uğraştım ama pek başaramadım.
sevgiyle:)

1 Mart 2012 Perşembe

İrmik Helvası

kendi uydurduğum bir irmik helvası tarifi. annemde üç farklı tarif var ancak hiçbirisinde istediğim tadı alamadım bugüne kadar. hafta sonunda bari kendi tarifimi uydurayım, olursa olur olmazsa ne yapalım dedim ve irmiği tavaya döktüm. sonuç fena olmadı. şimdi ölçüleri ve tarifiyle karşınızda irmik helvası:)


Ölçüler: 
1 su bardağı irmik
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı süt
1 su bardağı su
50 gram kadar tereyağ


yapılışı ise: 
irmiği  yarım bardak şeker ve tereyağını da  tavaya koyduktan sonra harlı ateşte kavurmaya başladım. benim püf noktam, tereyağı erimeden irmiği koydum ve şekerin yarısını irmikle birlikte kavurdum (bugüne kadar hiç bir tarifte rastlamadım). böylece şeker ısıyla birlikte karamel tadı verdi, tereyağında da yanık kokusu olmadı. ben irmiğin koyu renkte kavrulmuşunu seviyorum. açık renkli helvanın tadı çok lapa geliyor. irmik kavrulurken su ve süt karışımına kalan yarım bardak şekeri koydum ve kaynama noktasına gelene kadar ısıttım. kavrulan irmiğin üstüne sıcak süt-su karışımını yavaş yavaş döktüm ve irmik tamamını çekene kadar kavurmaya devam ettim. burada bir püf noktası daha, sütü koyunca irmiğin rengi bir ton açılıyor. helvayı birazcık demlendirdikten sonra sıcakken çiçek kalıpla şekillendirip hindistan cevizi ile süsledim. bu kadar ölçüden 4-5 kişilik helva çıkıyor.


sevgiyle:)