9 Ağustos 2013 Cuma

gece yarısı öyküleri, tuba arık

bir öykü kitabı okumayalı uzun zaman olmuştu. pinuccia'nın kitap okuma etkinliği için okuduğum adaş yazar-karakter kategorisinde gece yarısı öyküleri. eğer adaş yazar-karakter okumam gerekmeseydi bu kitabı okumazdım çünkü ancak ilkokul öğrencilerini korkutabilecek kadar korkutucu. öyküler tek başlarına güzel olsa da zihnim anlatımı keşke şöyle olsaydı diye çevirmeye başladı. bir süre sonra ise bu öykülerden korku filmleri çıkarmaya ve bunun için eklenmesi gereken sahneleri düşünüp hayal etmeye geldi iş. ama bunu yaparken hep nasıl daha korkutucu olabilir diye düşündüm. okunmasını çok tavsiye etmeyeceğim bir kitap. yazar ise ağ günlüğünden anladığım kadarıyla benim akranım olacak yaşlarda ve eleştirilere karşı hassas ya da desteklenememekten şikayetçi, ancak kişisel fikrim benden daha iyi bir yazar değil ama ben yazar değilim ve yazabildiğimi iddia etmiyorum zaten. ağ günlüğü ise fena değil.

kitapla ve sevgiyle:)

4 Ağustos 2013 Pazar

unutmadan yazmam lazım-2

böcük ve arkadaşı aşağıda oynadıktan sonra su istemeye gelirler, kapıda beklerken böcük arkadaşına yeni saatini göstermektedir.

böcük: bak benim yeni saatim, hem saat hem çalar saat hem takvim hem sıcaklığı da ölçüyo
ark: soğukluğu da ölçüyo mu?
böc: ??!!!? bilmem, soğukluğu ölçmüyo...

erik suyu-pestili

küçük kentte yaşamanın en avantajlı yanı doğal ürünlere kolayca ulaşabilmek. gerçi ben bu konuda iki kere şanslıyım, sevgili kişisinin ailesi meyvecilikle geçiniyor ve envai çeşit meyve (iklimin müsade ettikleri elbette) kendi ürünümüz olarak bulunuyor. bu durumun kötü yanı ise iş hiç bitmiyor:(

geçen sene olgunlaşan can erikleri ile erik suyu yapmıştım, bu sene hem suyunu hem pestilini yaptım, gerçekten yaptım.

erikler

bu da başka bir cins
 bir kova erik ile yaptığım erik suyu, erikleri yıkadım büyükçe bir tencereye koydum ve tencereyi su ile doldurdum. erikler sanırım 10 kilo civarıydı.


 kaynamaya başladıktan sonra erikleri 15-20 dakika kaynattım


kaynatma işleminin sonunda böyle görünüyordu. sonra suyunu süzdüm 1 kg'lık kaplara bölüp dondurucuya koydum, 6 tane 1 kg'lık kapta erik suyu oldu, 1 kg kadarını da içmek için ayırdım. 


eriğin posasını ise süzgeçten ezerek geçirdim. bu aşamaya kadar şeker koymamıştım ancak pestile biraz şeker (göz kararı-ağız tadı) 1 kaşık nişasta ve 1 kaşık mısır unu ilave ettim ve tekrar kaynattım, koyulaşınca tepsilere döküp kuruttum. kuruduktan sonra kare kare kesip sulo yaptım. bozulmaması için buzdolabında saklıyorum. 


erik suyunun rengi orijinal, tatlı bir pembe-kırmızı renk. pestil ise turuncu-kahverengi arası. arkada görünen ise orkide ancak çiçekleri yok şimdi.

sevgiyle:)

2 Ağustos 2013 Cuma

unutmadan yazmam lazım :)

çocukların öykülerini unutmadan yazmam lazım.

sabah böcüğü yıkarken duş kabinini kapısını börtüyü görebilmek için açık bıraktım ve böcükten fırca yedim: yarımcık kapat bari

böcüğün canı sıkıldığında: anne engri börds oynayabilir miyim?  tek seviye oynuyor yalnızca diğer seviyeyi önerdiğimde: ben onu sevmiyorum, bunu altı kere yıktım daha

babasına akşamdan bin tembih ile sahura kalktı bugün tüm gün oruç tutcam diyerek, kahvaltıda dayanamayıp salatalık yeyince: anne babama söyleme n'olur?

1 Ağustos 2013 Perşembe

bebeğin 13. ayı

bizim börtücük 13 aylık oldu bile.  üç diş ile bitirdiğimiz 12. aydan sonra bu ay tamı tamına 4 ilave diş ile acılar çekiyoruz. çok zor geçen 3 hafta sonunda tam biraz düzeldi derken yine perişanları oynamaya başladık. geçen ay önce diş nedeniyle ateşlendi, sonra buna bağlı hafif bir boğaz enfeksiyonu geçirdi, dr.un verdiği antibiyotik alerji yaptı (penesilin gruplarına alerjisi olduğunu öğrenmiş olduk böylece), bir günlük bir kusma durumu yaşadık ve tam bitti diye sevinirken tekrar başa dönüp yeniden diş çıkarmaya başladı. kabus devam ediyor. yakında kucakta çocuk tutmaktan iki büklüm kalacağım. diş çıkarmaların kötü bir yan etkisi oldu tabi, hanfendü kucaktan inmiyor, kanepede yanıma oturmuyor, kucağıma oturuyor, uyuyamıyor ve dolayısıyla uyutmuyor. sadece babası, ben veya bakıcısında duruyor, bir başkası biz dinlenelim diye kucağına aldı mı ya kıyamet kopuyor, kimse susturamıyor, aşırı derecede ayrılık ankisiyetesi yaşıyor. ne yapıp geçiricez bakalım. bugün gece giydiğim tişörtü koydum yanına beni daha az özlesin diye bakalım ne olacak.

tüm bu huysuzlukların dışında atık bilinçli olarak beni çağırmak için anne diyor, acıkınca mam diyor, susyınca suyu gösteriyor ve kaka yaptın mı deyince kafa sallıyor. hala yürümedi ama çoğalan dişlerin etkisiyle kemirebileceği herşeyi bayıla bayıla yiyor.

gelecek aya neler değişecek bakalım hayatımızda.

sevgiyle:)