24 Şubat 2014 Pazartesi

bir pazar gününün ardından,

sabah eh biraz geç kalkılır (8 gibi)
kahvaltı ve gazeteler(yırtık pırtık)-çay keyfi (bardakta buz olan)
öğle yemeği telaşı
beslenme için kek yapımı
ders çalışmaya çalışma-bi milyon kere masa başından kalkma
evdekileri zorla markete gönderme-akşam yemeği telaşı
yemek sonrası bulaşıkları  toplama-makineye sığmayanları yıkama
ders çalışmaya çalışma-bi milyon kere masa başından kalkma
çocukları yıkama
ders çalışmaya çalışma- bi milyon kere masa başından kalkma
küçüğün beni nenn zırlamaları ve uyutmak istemeyi reddedip babayla uyumaya karar vermesi-konsantrasyonun p.ç olması
yaşasın çocuklar uyudu ders çalışamaya çalışma-salak salak nette vakit geçirme-pöff
uyuma(23,30)

23 Şubat 2014 Pazar

karadutlu kek,

bu sene sevgilinin ablasının bahçesindeki kara dut ağacı çok fazla mevye verdi ve bu meyveyi kuruttular. eh bizimde payımıza düştü biraz:). bazen kızlara veriyorum yemeleri için ama elleri dudakları daha kötüsü kıyafetleri ve eşyalar boyanınca vazgeçtim.

geçenlerde annemin bir arkadaşı dut kurusu koyduğu bir kurabiye yapmış, annem ballandıra ballandıra anlattı, ben de ilk fırsatta denemek üzere aklımın bir köşesine yazdım. bugün ise kızımın beslenmesi için kek yaparken aklıma geldi, kuru meyve koysam nasıl olur diye, valla bence güzel oldu.

malzeme:
1 su brd kuru karadut (robotta çektim)
1 su brd çekilmiş ceviz
1 su brd. süt-yoğurt kaymağı karışımı
3 yumurta
1/2 su brd toz şeker
2 su brd un
1 pk kabartma tozu ve vanilya

malzemeyi kek hamuru yaptım. bu noktada el-göz kararıma güveniyorum. 180 derecede 30 dk pişirdim, fırını kapattıktan sonra beş dakika sıcak fırında tuttum. artık kakao kullanmam ben. renk kakaolu kek gibi oldu.


21 Şubat 2014 Cuma

imkansızın şarkısı-haruki murakimi

almanya'da başlayıp tokyo'da ama 20 yıl öncesinde biten, basit bir görüntünün çok derinlerdeki anılarınızı çağrıştırdığı, müzik eşliğinde değişen toplumlar, bunalan kişiler ve her şeye rağmen yeşeren bir aşk ve karşındaki her şeyiyle kabul etme. kitabın tam olarak anlattığı bu oldu benim için. tuba bunu çok beğendi, altı çizili pek çok cümle oldu.

gerçekten de çok beğendiğim ve herkese okuması için tavsiye ettiğim bir kitaptır artık. genel olarak nobel almış yazarların kitapları benim beklentimi karşılamaz, nobel ödüllü diye çok yükseltiyorum sanırım beklentilerimi sonra da hayal kırıklığı. bazılarını okurken çok sıkılıyorum. ama imkansızın şarkısını çok beğendim, özellikle sona doğru ne olacak diye heyecanla bekledim.

aklımda kalan: kusurlu dünya'nın kusurlu insanları

sevgiyle ve kitapla:)

12 Şubat 2014 Çarşamba

yoğun ve yorgun günler

beni bekliyor, yıllardır girmek istediğim ama cesaret edemediğim IELTS sınavı bu sefer benim üniversitemde yapılacak olunca kaçar yerim kalmadığına kanaat getirdim ve bari biraz olsun hazırlanayım düşüncesiyle kursa kayıt yaptırdım ve başımdan kaynar sular dökülüverdi, kurs akşam 16,30 da başlayıp, 22,15 de bitecekmiş, ben bu tempoya nasıl dayanacağım, nasıl yorulmadan çalışacağım, üstelik çocuklara yemek yapacağım diye düşünürken, amann dedim, akademisyenliğin kuralı bu ne kadar çok çalışman gerekirse o kadar çok çalışırsın, şaka bunu sevgili dedi, başarılı olman için bunlara bizde katlanacağız problem yok, ben çocuklarla ilgilenirim dedi, anacağızımda yemeklere filan yardım eder bakıcıda var zaten hepi topu 15 iş günü katlanalım bakalım. da sınavı yüksek bir puanla geçemezsem ayıp olacak hepsine birden çalışmaya başlayım bari, önce bilgi toplama sonra çalışma,

sevgiyle:)

8 Şubat 2014 Cumartesi

yalnızlığım,

kafamda dönüp duruyor sezen aksunun sesi, yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte,

nedendir bilmem hep yalnız hissederim kendimi, yanımda birileri varken bile, ve hep yalnız kalmak isterim. başkaları yük geliyor gözüme artık.

belki tek çocuk olmaktan, belki bütün akrabalarımın hep uzakta olmasından, yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş beklemekte

bu yüzden belki de çok kitap okurum, okuduğum kitapların içinde kaybolurum,

şu an yapmak istediğim tek başıma yürüyüşe çıkmak, sonra belki bi kahve içmek mesela, belki vitrin bakmak, ama çocukları bırakabileceğim kimse yok,

dertleşmek istesem oturup konuşabileceğim kimse yok çevremde, teklifsizce hadi diyebileceğim kimse, kimseyi o kadar yakın hissedemedim hiç, ama hep çok yalnız hissettim.

bir nevi içimi dökme yerim burası, kızgınlığımı, kırgınlığımı, küskünlüğümü, seviyorum o yüzden blog yazmayı okumayı, tanımadığım insanların hayatlarında benimkine paralellikler bulmayı.
bir kaçış yani yalnızlıktan, gerçek hayatta başaramadığım için sanalda çabalamak.



6 Şubat 2014 Perşembe

ateş böceği yolu-kristin hannah

bir kaç gün önce pinuccia'nın kış okuma şenliğinde isminde havyan olan bir kitap kategorisi için okumaya başladım, önceleri sıkıldım ve kitabın ortalarında birden kate'in tam da beni anlattığını fark ettim, gece 3.30da kitap bitti ve ben yaklaşık bir saat daha ağladım. en son ortaokulda şeker portakalını okurken portuga öldüğünde bir roman karakteri için bu kadar çok ağlamıştım.

başlangıçta saçma sapan bir arkadaşlık ilişkisinden çok sıkıldığımı sürekli markalar üzerinden yapılan uzun anlatımlardan haz etmediğimi ve bu kitabı neden okuduğumu anlayamadığımı düşündüm. sonra kitabın tam ortasında kate'in aile kurmak için kariyerinden vazgeçmesi- kızı ile kötü giden ilişkisi, depresyonlarının neredeyse beni anlattığını fark ettim ve kitabın kalanını ağlayarak okudum. tamam ben kariyerimden vazgeçmedim ama ev-çocuklarla birlikte yürütemiyorum da. arkadaşlarımla ilişkilerim berbat noktasında sanki, vakit ayıramıyorum çünkü onlara. büyük kızımla ilişkim kötü, her türlü köleliği ben yapıyorum ama kötü olan benim. kendime bakamaya ve kendimle ilgilenmeye halim yok, en çok aksattığım şey kendimle ilgilenmek, sanırım bu nedenlerle beni çok etkiledi ve son 150 sayfasını gözyaşlarıyla okuduktan sonra yaklaşık bir saat daha ağladım. kendimle yüzleştim ve kendime kızdım yapmadığım her şey için. aksatmadığım tek şey ise kitap okumak, okumak yeniden sığınak oldu benim için.

kesinlikle tully gibi biriyle arkadaş olmazdım, bencil ötesi, savurgan. sanırım kate ile de arkadaş olmazdım, tıpkı benim gibi silik.

kitapla ilgili bilgi: pegasus yayınlarından ve 614 sayfa ama bir çırpıda okunuyor.

sevgiyle ve kitapla:)