böcüğüm okula başladı bu sene (ülkemde olan bitenden kafamı toplayıp yazamadım bir türlü). ilk ay alışma devresi kes-yapıştır ve boya gibi basit işler yaptılar, ekim ayı başlarında ise harflere başladılar, başladılar derken daha sadece ilk grubu bitirdiler (e-l-a-t). ilk haftalarda bir türlü ödev yapamıyorduk, yaptıramıyorduk ve ödev başında ağlayan böcük ve sinirden saçları diken diken olmuş anne ve baba. bu esnada problemi anlamaya çalışıyorum bir yandan, sonra konuşurken ortaya çıktı ki, bizim böcük sıra arkadaşından pek memnun değil, ve yaşadığını anlatmıyor ama rahatsızlık büyük. öğretmeni ile görüştük, bir süre sonra (hemen olursa yanlış anlayabilir diye) sıra arkadaşı değişti ve bizim böcükte değişim başladı. ikinci önemli husus ise öğretmeni sen okumayı çok hızlı öğreneceksin demiş ve bingo şimdi müthiş bir hevesle ödevleri yapıyor ve gayet mutlu ödev yaparken. biz de rahatladık, artık ödev kavgası yok evde.
ödev konusunda müthiş bir şanslıyız çünkü öğretmenimiz ödev vermeyi sevmiyor, öncelikle çocukların okulu sevmesi gerekli diyor. az ödev verdiği ve okulda kendisi iyi çalıştığı için (tahminimce eve çok ödev veren öğretmen işi birazda anne-babanın üstüne yıkıyor) ödev konusunda artık çok zorlanmıyoruz. bir de öğretmenimiz yapmadığında zorlamayın, yorulmasın daha çok küçükler oyun onlar için her şeyden önemli dedi. öğretmenimiz büyük şansımız. umarım bu durum değişmez (türkiye'de hiç bir şeyin veya hiç kimsenin değişmeyeceğinin garantisi yok).
arkadaş ve okul-öğretmen kadar etkili olan bir diğer konu ise yaşları yakın olan kuzenlermiş meğerse. böcüğün 3. sınıfta ve 2. sınıfta olan iki kuzeni var ve bu üçü bir araya geldiklerinde bizimkine sen okuyamıyorsun, sen bilmiyorsun vs. diyorlarmış. bizimki de hırçınlaşıyor bu durumda. bir de buna engel olmaya çalışıyoruz artık.
tüm bunlar olurken ailecek baya bi hırpalandık, çokça okuduk araştırdık. ve bazı bilgiler toparladık. bu bilgilerden tecrübe ile edindiklerimiz:
- herhangi birisinin sen bilmiyorsun ya da yapamıyorsun demesi çocukta kopuşa neden oluyor ve başarısızlık hissi hakim oluyor. bu nedenle sözcüklere ve beden diline dikkat etmek gerekiyor. çocuk başarısız olduğuna dair bir hisse kapılırsa ödev yaptırmak gittikçe zorlaşıyor. başarısızlık hissine kapılmışsa daha basit işlerle başlayarak geri dönüş sağlamak gerekiyor.
- eğer ödev yapmaya yönelik bir isteksizlik varsa okulla- öğretmenle-arkadaşla olan ilişkisini sorgulamak gerekiyor, çocuklar başlarına geleni anlatmıyor ama tavırlarıyla belli ediyorlar.
- anne babadan çok öğretmen etkin bu yaş grubunda, bu nedenle öğretmenle yakın ilişki kurmak ve yaşanan sıkıntıların çözümünde yardım istemek gerekiyor.
- ödevi ya anne ya da baba ile yapmak gerekiyor, aynı anda iki ebeveynin karışması doğru değil. ve hatta ödevde yardımcı olacak kişinin değişmemesi çocuğun yararına ve daha sabırlı olan kişinin ödev yaptırması gerekiyor. eğer ödev yaptıran kişi o gün için öfkeli ise diğer ebeveynin ödev görevini devralması çocuğun yararına oluyor.
- ödev yapılırken her ne kadar süreyi çok uzatıyormuş gibi görünse de çocuk için sık ara vermek iyi oluyor (biz beş satır yazınca ya da 20 dk ödev yapınca ara veriyoruz)
- yazısı kötü olsa da (sonuçta hepimiz inci gibi yazmıyoruz) ya da kekeleyerek okusa da yol gösterici olurken işi abartmamak gerekiyor, sonuçta öğretmek bizden çok öğretmenin işi ve anne-babanın burada yapacağı bir yanlış öğretmenin işini çok zorlaştırabiliyor.
- ödev hep aynı mekanda yapılmalı, biz odasında çalışma lambası ve masası kullanıyoruz. ödev yaparken küçük kardeşi odaya almıyoruz. kardeş veya ödevle ilgisi olmayan kişiler dikkat dağıtıyor, biz de o ödev yaparken kitap okuyor mümkün olduğunca kontrol eder konumda kalıyoruz.
- güzel ve yüreklendirici sözler çok önemli, bu konuda cömert olmak gerekiyor, bir de sen akıllısın ya da zekisin yerine çalışkansın başarırsın diyoruz.
- okuldan gelir gelmez değil bir süre dinlendikten-çizgi film izledikten ve yemek yedikten sonra ödev yapmak daha kolay oluyor.
şimdilik ödev yapma sorunumuzu çözdük, umarım yine sorunlar çıkmaz.
sevgiyle:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder