22 Şubat 2013 Cuma

çocuklarda ağlama ve ebevenlerin tepkileri

itiraf etmeliyim ki bizim böcük ağladığında dayanamıyorum. çok öfkelenip bağırmaya ve bu şekilde çocuğu susturmaya çalışıyorum. bu durum ise çocuğumla aramda sürekli bir gerginlik oluşturuyor. sorunu çözmek için araştırıyor, okuyor ama doğru çözümü bir türü bulamıyordum. sonra bir kaç ay önce blogcu anne'de aletha solter ve seminerinden bahsedilen bir yazıya denk geldim. önce hadi canım dedim, çocuğu susturmak yerine ağlamasını mı teşvik edeceğim? sonra okuyup araştırdıkça aklıma yatmaya başladı. zaman zaman denemeye başladım bu yöntemi el yordamıyla ama sadece ağlamasına izin vererek. araştırmaya devam ettim bir yandan. geçen ay ise kitabı aldım, önce şöyle bir göz gezdirdim ve iddialı buldum. bu süreçte çocukların itirazlarının kişilikleri açısından önemli ve gerekli olduğuna dair okumalarım devam etti, ve nihayet dün kitabı gerçekten okumaya başladım. birinci bölümde bingo, aydınlanma anı. bundan sonra her bölümü tek tek değerlendireceğim bazı yazılar yazacağım.




aletha solter'in "çocuğunuza kulak verin" kitabı,  her anne babanın ve hatta hayatında çözemediği sorunlar olduğunu düşünen her yetişkinin okuması gereken bir kitap.

önce kitabın birinci bölümünden bazı notlar. birinci bölüm gözyaşları ve öfke nöbetleri hakkında.
  • bebek ağlamalarının büyük bir kısmı acı verici duyguların dağılmasını sağlayan gerilim boşaltma mekanizmasıdır.
  • çocukların, rahatsız edici deneyimlerinin etkilerinden kurtulup kendilerini iyileştirmek için, ağlayıp öfkelenerek acı verici duygularını ifade etmeye ihtiyaçları vardır.
  • ağlamak yalnızca vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlamaz aynı zamanda gerginliği de azaltır.
  • kimse mükemmel bir ebeveyn değildir, hepimizin çocuklarımıza tahammül edemediğimiz ve boş bulunduğumuz anlar olur. bunun nedeni hepimizin çocukluğumuzun etkilerini taşımaya devam etmemiz ve hiçbirimizin çocukluğumuzda en azından bir tür incinme ve stresten kaçamamış olmamızdır.
  • bütün anne ve babalar, çocuklarına kendilerine çocukluklarında davranıldığından daha iyi davranmaya çalışır.
  • azarlanmak, alay edilmek, küçük düşürülmek, utandırılmak, yargılanmak, aşağılanmak ve suçlanmak çocuklar için acı verici sözel deneyimlerdir.
  • çocuklar istemedikleri birşeyi yapmaya zorlandıklarında, hayatları aşırı programlı olduğunda ya da fazlasıyla yönetildiklerinde acı verici duygular yaşar.
  • cezalandırılmak çocukları kaygılandırır ve sevilmediklerini hissettirir ve kendilerine olan saygılarını azaltır.
  • yalnızca temiz, derli toplu, sakin, pasif ve sabırlı olduklarında iyi davranılan çocuklar hiçbir zaman tam olarak sevildiklerini hissetmezler.
  • erken çocukluk döneminin temel ihtiyaçları yeterli beslenme, sevgi ve bol bol kucaklanıp sarılmakla sağlanacak fiziksel yakınlıktır.
  • çocuklar iç dünyalarını merak eden, onları dinleyebilen, inanan, güvenen ve sorularına dürüstçe yanıt veren yetişkinlerin özel ilgisine ihtiyaç duyar.
  • gözlenebilir travmatik bir olay olmasa da küçük çocukların bilgi ve becerileri günlük hayatlarında birçok hayalkırıklığı ve acı yaşamalarına neden olur.
  • kendi ağlama ihtiyacımız tam olarak tanımadığımız için tıpkı kendi anne babalarımızda olduğu gibi bizlerde çocuklarımızın ağlamasını engellemeye yönelik güçlü bir eğilim var.
  • çocuklar korktuklarında, kızdıklarında samimi bir öfke nöbeti aracılığıyla duygularını zararsız bir şekilde dışa vurabilecek güveni hissetmediklerinde gürültücü, şiddet içeren yıkıcı davranışlarda bulunabilirler.
  • sıradan ağlamalar gibi öfke nöbetleri de sonsuza kadar sürmez. çocuklar bastırılımış hayal kırıklığı ve öfke duygularını boşaltınca kendi tempolarında susarlar.
  • çocukların öfke nöbeti yaşamalarına ve ağlamalarına izin verilmezse depresif, saldırgan ya da hastalığa yatkın olabilirler.
  • duygusal baskı ve stres birikimide boşaltma dürtüsü doğurur. öfke nöbetlerinden vazgeçirmeye çalışmak, duygusal kabızlığa ve duyguların içe atılmasına yol açar.
  • her çocuğun rahatlıkla öfke nöbeti yaşayabileceği en az bir yere ve en az bir yetişkine ihtiyacı vardır.
  • öfke nöbetleri evde hoşgörülür ve kabul edilirse çocuklar güvenli yerlerinde ağlayıp rahatlayabilecekleri için dışarda öfke nöbeti yaşamaya ihtiyaçları kalmaz.
  • çocuklarınızın hem dışarda hem de evde sakin olmalarını bekleyemezsiniz. çocuk evde ne kadar kendi gibi olursa dışarda başkalarına karşı o kadar terbiyeli görünür.
buraya kadar aldığım notlar çocukların ağlamalarının bastırılmamasına yönelik. ben küçükken ve hatta lisedeyken bile kolay ağlayabilen bir çocuktum ve bu nedenle çevremdeki herkesin benimle alay ettiğini hatırlıyorum. arkadaşlarım, akrabalarım hep yine mi ağlıyorsun? sulu gözlü tahire gibi pek çoğu bana çok acı veren cümleler kullanırlardı ve şimdi fark ediyorum ki ben bu nedenle kızımın ağlamasına dayanamıyorum, onunla alay edilmesi korkusu nedeniyle sürekli ağlamasını durdurmaya çalışıyorum. önce sevecen yaklaşıyorum ağlamaya devam ettiğinde bu öfke ve tehdide dönüyor. bu kitaptan öğreniyorum ki, ağlamasına izin versem çok daha kolay iletişim kurabileceğim.

bir sonraki yazıda ağlamayı kolaylaştırmak ve öfke nöbetleriyle ilgili önerileri ve yorumları paylaşacağım.

sevgiyle:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder